Önümdeki araba Karam'ın.
- The car that's in front of me is Karam's.
İki erkek çocuğu önümde durdu.
- Two boys stood in front of me.
Eyfel Kulesi'nin önünde bir düğün resmi istediler.
- They wanted a wedding picture in front of the Eiffel Tower.
Evimin önünde bir göl var.
- There is a lake in front of my house.
Her zaman TV'nin karşısındasın.
- You're always in front of the TV.
Öğretmen ödevimi sınıfın karşısında okumamı istedi.
- The teacher asked me to read my paper in front of the class.
Araba, binanın önüne park edildi.
- The car is parked in front of the building.
Bahçe, evin önündedir.
- The garden is in front of the house.
Tom bir trenin önüne atlayarak intihar etti.
- Tom committed suicide by jumping in front of a train.
Tom insanların onun evinin önüne park etmelerini sevmiyor.
- Tom doesn't like it when people park in front of his house.
Both parties met in front of the Castle, the torch-bearers numbering nearly one hundred.
Not in front of the children!.
Several people are in front of me in line. The woman next in front of me is older, probably in her fifties.