Onların tartışması sonunda berabere bitti.
- Their argument eventually ended in a draw.
Her zaman Tom ve Mary'nin sonunda evleneceklerini düşündüm.
- I always thought that Tom and Mary would eventually get married.
Fadıl en sonunda İslam'a geçti.
- Fadil eventually converted to Islam.
Polis en sonunda Tom'u yakaladı.
- The police eventually arrested Tom.
Tom sonuç olarak yapmasını istediğimiz her şeyi yaptı.
- Tom eventually did everything we asked him to do.
Nihayet evlendi onunla.
- He eventually married her.
Tom nihayet istifa etti.
- Tom eventually resigned.
Sonuçta işler değişti.
- Things eventually changed.
Sonuçta her şeyi bana anlatacaksın.
- You'll tell me everything eventually.