Kızını görmek için çok sabırsızdı.
- He was impatient to see his daughter.
Ne kadar uzun süre beklediysek, o kadar daha sabırsız olduk.
- The longer we waited, the more impatient we became.
Çocuklar genellikle sabırsız ve tez canlı.
- Children are often impatient and restless.
Tom çok sabırsız, sinirli bir kişi.
- Tom's a very impatient, angry person.
Hiç bir misafir olmadan evde bir akşam geçirmeyi sabırsızlıkla bekliyoruz.
- We are waiting impatiently to spend an evening at home with no guests.
Tom sabırsızlıkla bekledi.
- Tom waited impatiently.
... all happened really fast, because I'm very impatient. Like, if I don't have a song finished, ...