Ben her zaman kardeşlere sahip olmanın nasıl bir şey olduğunu hep merak ettim.
- I've always wondered what it'd be like to have siblings.
O, o günlerde hep içki içiyordu.
- He was always drinking in those days.
Anlamıyorum. Niye hep onunla takılıyorsun?
- I don't understand. Why do you hang out with her all the time?
Tom ve ben hep kavga ederiz.
- Tom and I fight all the time.
Her zaman altıda kalkarım.
- I always get up at six.
Her zaman dürüst olmak kolay değildir.
- To be always honest is not easy.
Daima doğruyu söyledim.
- I've always told the truth.
Daima sözlüğünü el altında bulundur.
- Always have your dictionary close at hand.
O her zaman orada kaldı.
- He stayed there all the time.
İnsanoğlu genellikle iyi olmak ister fakat her zaman çok iyi ve sakin değil.
- On the whole human beings want to be good, but not too good and not quite all the time.
Tom sürekli Mary hakkında düşünüyor.
- Tom thinks about Mary all the time.
Tom sürekli TV izler.
- Tom watches TV all the time.