Hareketsiz yatman gerekiyor.
- You need to lie still.
Tom hareketsiz duruyordu.
- Tom was standing still.
Olay anımızda hâlâ tazedir.
- The event is still fresh in our memory.
Merhaba? Hâlâ burada mısın?
- Hello? Are you still here?
Çok hatası var. Buna rağmen onu severim.
- She has a lot of faults. Still, I like her.
Buna rağmen, bizim hâlâ ağrıların beyin işlemleri tarafından tam olarak nasıl neden olduğu hakkında bilimsel bir açıklamaya ihtiyacımız var.
- All the same, we still need a scientific account of how exactly pains are caused by brain processes.
Lechery, lechery, still wars and lechery; nothing else holds fashion.
Still waters run deep.