imkanı

listen to the pronunciation of imkanı
التركية - الإنجليزية
possibility of
imkan
opportunity
imkân
{i} possibility

Tom has been sentenced to life in prison without the possibility of parole. - Tom, şartlı tahliye imkanı olmaksızın ömür boyu hapse mahkum edildi.

imkânı olmak
allow of
İmkânı yok
It's impossible
imkân
{i} facility
imkan
means

You must not live beyond your means. - İmkanlarının ötesinde yaşamamalısın.

You should live within your means. - Kendi imkanlarınla yaşamalısın.

imkân
{i} chance

This is your only chance. - Bu senin yegâne imkâniyetin.

görüşme imkanı (biriyle)
access to
imkan
capability
imkan
potential
imkân
facilities
imkân
potentiality
imkan
facilities
imkân
(phil.) contingency
borç alma imkanı bahşetmek ve garantiler vermek
(Hukuk) to grant loans and to give guarantees
giriş imkânı
accessibility
girme imkânı olmak
have access to
imkan
wherewithal
imkân
handle

There's no way I can handle this by myself. - Tek başıma bununla başa çıkabilmemin imkanı yok.

imkân
possibility; opportunity, chance; means olanak
imkân
feasibility
imkân
the possible
imkân
opportunity, chance
imkân
phil. contingency
imkân
possible

That's impossible. I must disagree with you. It's very much possible. - O imkansız. Seninle aynı fikirde olmamalıyım. Bu çok mümkün.

It's impossible to anticipate every possible situation. - Her mümkün durumu tahmin etmek imkansızdır.

imkân
potential
istihdam imkanı
employment opportunity
pazar imkanı
(Ticaret) potential market
personel kontrol imkanı
(Askeri) personnel control facility
terfi imkânı
promotion prospects
toplam varlık imkanı
(Askeri) total asset visibility
التركية - التركية

تعريف imkanı في التركية التركية القاموس.

imkan
Yararlanılan uygun şart veya durum, olanak
imkan
Yararlanılan uygun şart veya durum, olanak: "Bunu bizden gizlemelerinin imkânı var mıdır?"- H. C. Yalçın
imkân
(Osmanlı Dönemi) mümkün olma, olacak halde bulunma; inanç esaslarından bahseden kelâm ilminde, Allah'ın varlığını ispatlamak için kullanılan bir delile verilen isim
İMKÂN
(Osmanlı Dönemi) Mümkün olmak. Olacak hâlde bulunmak. Bak: Hudus
imkanı
المفضلات