Tom'un çelişkili duyguları vardı.
- Tom had conflicting feelings.
Konuyla ilgili çelişkili görüşlerimiz var.
- We have conflicting opinions on the matter.
Benim çocukluğum hakkında çelişkili duygularım var.
- I have conflicting feelings about my childhood.
Leyla'nın çelişkili ifadesi mahkemeyi şaşırttı.
- Layla's conflicting testimony confused the court.
In the absence of all conflicting evidence.