ilkin

listen to the pronunciation of ilkin
التركية - الإنجليزية
initially
start with
firstly
first; first off, to begin with; at first, in the beginning, at the outset
first, firstly, in the first place; at first, at the beginning, initially
first of all
ilk
initial

After the initial shock of hearing of her grandfather's death, the girl started to cry. - Onun büyükbabasının ölümünü işitmesinin ilk şokundan sonra, kız ağlamaya başladı.

My initial assumption was correct. - Benim ilk varsayımım doğruydu.

ilk
preliminary
ilk
first

The N8 will be the first device by Nokia with the Symbian^3 operating system - N8, Nokia'nın Symbian 3 işletim sistemi kullanan ilk aygıtı olacak.

I saw a movie for the first time in two years. - İki yılda ilk kez bir film izledim.

ilkin ağızlılar
(Hayvan Bilim, Zooloji) protostomia
ilkin böcekleri
(Hayvan Bilim, Zooloji) palaeoptera
ilk
early

Bill got up so early that he caught the first train. - Bill çok erken kalktı ve ilk treni yakaladı.

In spring, everyone wakes up early. - İlkbaharda herkes erken kalkar.

ilk
maiden

This is our ship's maiden voyage. - Bu, gemimizin ilk yolculuğu.

My first name is Mary and Poppins is my maiden name. - İlk adım Mary'dir, Poppins ise benim kızlık soyadım.

ilk
pristine
ilk
precursor
ilk
(Bilgisayar) from

This is the first time I've ever accepted a gift from a customer. - Bu bir müşteriden hediye kabul ettiğim ilk an.

In the spring, when the days grew longer and the sun warmer, she waited for the first robin to return from the south. - İlkbaharda, günler daha uzadığında ve güneş daha ısındığında, o, ilk nar bülbülünün güneyden dönüşünü bekledi.

ilk
former

The former half of the film was dull. - Filmin ilk yarısı sıkıcıydı.

Only two things are infinite, the universe and human stupidity, and I'm not sure about the former. - Sadece iki şey sonsuzdur, evren ve insanoğlunun aptallığı, ve ben ilkinden emin değilim.

ilk
(Bilgisayar) default
ilk
prot-
ilk
before time
ilk
prime

You went back to the camp leaving me alone in the primeval forest. - Beni ilkel bir ormanda yalnız bırakarak kampa geri döndün.

Several primeval vases stand in this room. - Bu odada birkaç ilkel vazo duruyor.

ilk
proto-
ilk
top

St. Benedict established his first monastery on top of Monte Cassino. - Aziz Benedict ilk manastırı Monte Cassino'nun tepesinde kurdu.

The pledge to stop smoking cigarettes ranks among the top ten New Year's resolutions year after year. - Sigarayı bırakma sözü her yıl ilk on Yeni Yıl kararı arasında yer alıyor.

ilk
(Bilgisayar) start

The first term starts in April. - İlk dönem nisanda başlar.

After the initial shock of hearing of her grandfather's death, the girl started to cry. - Onun büyükbabasının ölümünü işitmesinin ilk şokundan sonra, kız ağlamaya başladı.

ilk
(Gıda) primer
ilk
(Bilgisayar) use first
ilk
(Biyokimya) precurcer
ilk
(Denizbilim) precorser
ilk
primordial
ilk
primus
ilk
primary

Layla was Fadil's primary girlfriend. - Leyla, Fadıl'ın ilk kız arkadaşıydı.

When I was in primary school, I dreamt of becoming a pilot. - Ben ilkokuldayken bir pilot olmayı hayal ederdim.

ilk
pre-
'anfangs başlangıçta, ilkin
'Anfangs at the beginning, the first
ilk
{s} primitive

Magic plays an important part in primitive society. - Büyü, ilkel toplumda önemli bir rol oynar.

In primitive societies barter was used. - İlkel toplumlarda takas kullanılmıştır.

ilk
first ever

The International Sun-Earth Explorer 3 (ISEE-3) spacecraft made the first ever direct cometary measurements on September 11, 1985 as it flew through the tail of Comet Giacobini-Zinner. - Uluslararası Sun-Earth Explorer 3 uzay gemisi kuyruklu yıldız Giacobini-Zinner'in kuyruğu boyunca uçarken 11 Eylül 1985'te ilk doğrudan kuyruklu yıldız ölçümleri yaptı.

Sentence #2416352 is my first ever contribution in Tatoeba. - # 2416352 numaralı cümle benim Tatoeba'da şimdiye kadarki ilk katkımdır.

ilk
the very first

I fell in love with Mary the very first time I saw her. - Onu ilk kez gördüğümde Mary'ye aşık oldum.

From the very first time I saw her, I knew she was different. - Onu gördüğüm ilk andan beri, onun farklı olduğunu biliyordum.

ilk
first-ever
ilk
initiative
ilk
first, for the first time: Onu ilk gördüğünde altmış yaşındaydı. When she first saw him he was sixty years old
ilk
primal
ilk
elementary

I've loved French cakes since elementary school. - Ben ilkokuldan beri Fransız keklerini severim.

What would happen if two powerful nations with different languages - such as United States and China - would agree upon the experimental teaching of Esperanto in elementary schools? - Amerika Birleşik Devletleri ve Çin gibi farklı dilleri olan iki güçlü devlet ilköğretim okullarında Esperanto deneysel öğretimi üzerinde anlaşmaya varsalardı ne olurdu?

ilk
original

Who were the original people here? - Buranın ilk insanları kimlerdi?

Layla was originally charged with conspiracy to commit murder. Not murder. - Leyla ilk başta cinayete teşebbüsle suçlanıyordu. Cinayet değil.

ilk
first; initial, beginning; elementary, preliminary, primary; former
ilk
premier
ilk
the first (in a series or in time): romanlarından ilki the first of his novels
ilk
initiatory
ilk
opening
ilk
first (in a series or in time): ilk işi his first task. ilk defa the first time
ilk
beginning

It was then the beginning of spring. - O zaman ilkbaharın başlangıcıydı.

At first I didn't like my job, but I'm beginning to enjoy it now. - İlk başta işimden hoşlanmadım ama artık ondan hoşlanmaya başlıyorum.

ilk
proto
ilk
fore

This is the first time I've ever parked my car in the forest. - Şimdiye kadar ilk kez arabamı ormanda park ettim.

Is this your first foreign trip? - Bu senin ilk yurt dışı seyahatin mi?

الإنجليزية - الإنجليزية

تعريف ilkin في الإنجليزية الإنجليزية القاموس.

ilk
A type, race or category; a group of entities that have common characteristics such that they may be grouped together

“Hinkydink” or “Bathhouse John,” or others of that ilk, were proprietors of the most notorious dives in Chicago.

ilk
The same
ilk
{s} same; each
ilk
a kind of person; "I don't like people of his ilk
ilk
Same; each; every
ilk
The kind or class of people that resemble, behave in a manner similar to, or are of the same social status as a certain person
ilk
{i} category, class, kind
ilk
If you talk about people or things of the same ilk, you mean people or things of the same type as a person or thing that has been mentioned. He currently terrorises politicians and their ilk on `Newsnight' Where others of his ilk have battled against drugs, Gabriel's problems have centred on his marriage. = kind. Word History: When one uses ilk, as in the phrase men of his ilk, one is using a word with an ancient pedigree even though the sense of ilk, "kind or sort," is actually quite recent, having been first recorded at the end of the 18th century. This sense grew out of an older use of ilk in the phrase of that ilk, meaning "of the same place, territorial designation, or name." This phrase was used chiefly in names of landed families, Guthrie of that ilk meaning "Guthrie of Guthrie." "Same" is the fundamental meaning of the word. The ancestors of ilk, Old English ilca and Middle English ilke, were common words, usually appearing with such words as the or that, but the word hardly survived the Middle Ages in those uses. Variant of ilka. a particular type = kind of that/his/their etc ilk (ilk (12-19 centuries), from ilca)
ilk
a kind of person; "I don't like people of his ilk"
ilk
pron. each; identical, alike
التركية - التركية
Başta, başlangıçta, önce, iptida
Başta, başlangıçta, önce, iptida: "Rıza da ilkin onlara katılmış gidiyorken birden vazgeçti."- H. Taner
Başlangıçta yer alan
ilk
Zaman, sıra, yer ve önem bakımından ötekilerden önce gelen, son karşıtı: "Gözlerini açınca ilk işi saatine bakmak oldu."- Y. K. Karaosmanoğlu
ilk
Bektaşiler'in bir nazım türü olan nefese verdikleri ad
ilk
Zaman, sıra, yer ve önem bakımından ötekilerden önce gelen, son karşıtı
ilk
Herhangi bir şeyin en önde olanı, önce geleni
ilk
Başlangıçta yer alan
ilk
Herhangi bir şeyin en önde olanı, önce geleni: "İnsanı insan yapan duyguların ilkidir aşk."- N. Cumalı
ilk
Birinci olarak, en başta
الإنجليزية - التركية

تعريف ilkin في الإنجليزية التركية القاموس.

ilk
tür
ilk
of that ilk aynı türden
ilk
cins
ilk
{i} tip
ilk
sınf
ilk
{i} çeşit
ilkin
المفضلات