ilgililer

listen to the pronunciation of ilgililer
التركية - الإنجليزية
those concerned
they

They are related to colonization. - Onlar sömürgecilikle ilgililer.

They're interested in swimming. - Onlar yüzme ile ilgililer.

ilgili
related

Tom is distantly related to Mary. - Tom Mary ile uzaktan ilgilidir.

Physical changes are directly related to aging. - Fiziksel değişiklikler doğrudan yaşlanmayla ilgilidir.

ilgili
interested

Tom is very interested in American history. - Tom Amerikan tarihi ile çok ilgili.

She didn't seem interested. - O, ilgili görünmüyordu.

ilgili
concerned

Why are you so concerned? - Neden bu kadar ilgilisin?

He is concerned about his father's illness. - O, babasının rahatsızlığı ile ilgili endişe duymaktadır.

ilgili
(Hukuk) relevant

I thought his opinion was relevant. - Onun fikrinin konu ile ilgili olduğunu düşünmüştüm.

The content of his speech is not relevant to the subject. - Konuşmasının içeriği, konu ile ilgili değildir.

ilgililer those concerned
the interested parties
ilgili
{i} corresponding
ilgili
associated

Tom doesn't understand the environmental impacts associated with a Western lifestyle. - Tom Batılı yaşam tarzı ile ilgili çevresel etkileri anlamıyor.

There are comments associated with this question. - Bu sorunla ilgili yorumlar bulunmaktadır.

ilgili
{s} pertinent

Tom asked a few pertinent questions. - Tom birkaç ilgili soru sordu.

ilgili
{e} about

I will get in touch with you again about this matter. - Bu konuyla ilgili seninle tekrar temasa geçeceğim.

I don't know anything about her family. - Onun ailesi ile ilgili hiçbir şey bilmiyorum.

ilgili
involved

I try to stay involved. - Ben ilgili kalmaya çalışıyorum.

There's a lot of red tape involved in this procedure. - Bu işlemle ilgili önemli ölçüde bürokrasi vardır.

ilgili
interested (in); concerned, involved; relevant; connected (with), related; concerning, regarding
ilgili
{s} curious
ilgili
respective
ilgili
(Ticaret) concerning

The Japanese Dentists Association affair is an incident concerning secret donations from the Japanese Dentists Association to Diet members belonging to the LDP. - Japon Diş Hekimleri Birliği sorunu Japon Diş Hekimleri Birliğinden LDP ye ait olan Diyet üyelerine yapılan gizli bağışlarla ilgili bir olaydır.

The existing law concerning car accidents requires amending. - Araba kazaları ile ilgili mevcut yasa değişiklikler gerektirir.

ilgili
connected with

Mary collects anything that's connected with squirrels. - Mary sincaplarla ilgili her şeyi toplar.

ilgili
engage

Tom's parents congratulated him on his engagement. - Tom'un anne-babası onun nişanı ile ilgili onu tebrik ettiler.

The media got wind of a rumor about his engagement and came quickly. - Medyanın onun sözleşmesi ile ilgili bir söylenti rüzgarı vardı ve hızlı geldi.

ilgili
germane to
ilgili
(Bilgisayar) re
ilgili
attached
ilgili
relating
ilgili
(Bilgisayar) contact

Hey! This is not the right place. You should contact the actual national coach for information regarding this. - Hey! Bu doğru yer değil. Sen bununla ilgili bilgi için gerçek milli takım antrenörüyle temas kurmalısın.

ilgili
with regard to

Do you have anything to say with regard to this matter? - Bu konu ile ilgili olarak söyleyeceğin bir şey var mı?

I have nothing to say with regard to that problem. - Benim o sorunla ilgili söyleyecek hiçbir şeyim yok.

ilgili
(Ticaret) regarding

I'd like to point out some problems regarding your suggestion. - Senin önerinle ilgili bazı sorunları işaret etmek istiyorum.

The family had grave doubts regarding the explanation it received from the army. - Ailenin ordudan alınan açıklama ile ilgili ciddi şüpheleri vardı.

ilgili
anent
ilgili
germane
ilgili
hot

Our guide misinformed us about the location of the hotel. - Rehberimiz bize otelin yeriyle ilgili yanlış bilgi verdi.

ilgili
appertaining
ilgili
assignor
ilgili
relevant of
ilgili
relate to
ilgili
of interest
İlgili
involving
bütün ilgililer
(Askeri) all concerned
ilgili
companion
ilgili
relative

Listen to the facts relative to the issue. - Sorunla ilgili gerçekleri dinleyin.

ilgili
interested in, curious about
ilgili
relevant: ilgili evraklar the relevant documents
ilgili
interested, concerned, involved: ilgili kişiler those concerned
ilgili
connected

There was no proof that Fadil was connected to Layla's disappearance. - Fadıl'ın Leyla'nın ortadan kaybolmasıyla ilişkili olduğuyla ilgili hiç kanıt yoktu.

Mary collects anything that's connected with squirrels. - Mary sincaplarla ilgili her şeyi toplar.

ilgili
pertaining to, related to, connected with, concerned with, relevant to, apropos of
ilgili
appertain
ilgili
attach
التركية - التركية

تعريف ilgililer في التركية التركية القاموس.

ilgili
İlgilenmiş olan, ilgisi bulunan, alakalı, alakadar, müteallik: "Tütün piyasası ile ilgili hesapların bir ucu, yine elindeydi."- N. Cumalı
ilgili
İlgilenmiş olan, ilgisi bulunan, alâkalı, alâkadar, müteallik
İlgili
alakalı

Konuşmasının muhtevası, mevzu ile alakalı değildir. - Konuşmasının içeriği, konu ile ilgili değildir.

ilgililer
المفضلات