ilgi

listen to the pronunciation of ilgi
التركية - الإنجليزية
attention

You must give close attention to the merest details. - Sadece detaylara yakın ilgi göstermelisin.

Any man who can drive safely while kissing a pretty lady is simply not giving the kiss the attention it deserves. - Güzel bir bayanı öperken güvenle araba sürebilen bir sürücü sadece öpücüğe hakettiği ilgiyi vermiyordur.

interest

I had an interesting conversation with my neighbor. - Komşumla ilginç bir muhabbet ettim.

I found this book very interesting. - Bu kitabı çok ilginç buldum.

relevance

Objection. This certainly has no relevance. All objections have been waived till the trial. - İtiraz ediyorum. Bunun kesinlikle hiç bir ilgisi yok. Bütün itirazlar duruşmaya kadar ertelenmiştir.

Relevance is a key element in communication. - İlgi, iletişimde anahtar bir unsurdur.

relevancy
concern

This does not concern you at all. - Bu seni hiç ilgilendirmez.

The Japanese Dentists Association affair is an incident concerning secret donations from the Japanese Dentists Association to Diet members belonging to the LDP. - Japon Diş Hekimleri Birliği sorunu Japon Diş Hekimleri Birliğinden LDP ye ait olan Diyet üyelerine yapılan gizli bağışlarla ilgili bir olaydır.

care

A good workman always takes care of his tools. - İyi bir işçi her zaman aletleriyle ilgilenir.

You are a really good secretary. If you didn't take care of everything, I couldn't do anything. You are just great. - Sen gerçekten iyi bir sekretersin. Her şeyle ilgilenmemiş olsaydın , ben hiçbir şey yapamazdım. Sen harikasın.

relevant

The content of his speech is not relevant to the subject. - Konuşmasının içeriği, konu ile ilgili değildir.

They found out truth while examining a pile of relevant documents. - İlgili belgelerin yığınını incelerken gerçeği öğrendiler.

interesse
concerns

This directly concerns him. - Bu doğrudan onu ilgilendiriyor.

Where to go and what to see were my primary concerns. - Nereye gideceğim ve ne göreceğim benim öncelikli ilgilerim.

connecting link
countenance
thought

I thought you might be interested in this. - Bununla ilgilenebileceğini düşündüm.

I look forward to hearing your thoughts on this matter. - Bu konu ile ilgili düşüncelerini duymaya can atıyorum.

relationship

My relationship with Tom isn't your concern. - Tom'la olan ilişkim seni ilgilendirmez.

I'm not interested in a serious relationship. - Ciddi bir ilişki ile ilgilenmiyorum.

liking
relation

Tom isn't interested in a relationship. - Tom bir ilişkiyle ilgilenmiyor.

I can describe China, especially in relation to big cities like Beijing, in one sentence - China is a country whose pace of life is both fast and leisurely. - Ben, özellikle Pekin gibi büyük şehirler ile ilgili olarak Çin'i tek bir cümleyle açıklayabilirim. - Çin, yaşam hızı hem hızlı hem de keyifli bir ülkedir.

attachment
reference

I copied down several useful references on gardening. - Bahçecilikle ilgili birkaç faydalı referansı kopyaladım.

I apologize that I'm not able to give a better reference to this work. - Bu işle ilgili daha iyi bir referans veremeyeceğim için özür dilerim.

relation, connection, bearing; concern, interest; care, attention; affinity
bearing
connexion
affinity
involvement

Tom denied any involvement in the killing. - Tom cinayetle herhangi bir ilgisi olduğunu yalanladı.

solicitude
chem. affinity
curiosity
connection

Two men have been arrested in connection with Tom's murder. - Tom'un öldürülmesiyle ilgili olarak iki adam tutuklandı.

I have no connection the matter. - Konuyla hiçbir ilgim yok.

respect

With respect to these letters, I think the best thing is to burn them. - Bu mektuplarla ilgili olarak, sanırım en iyi şey onları yakmaktır.

With respect to financial matters, Mr. Jones knows more than anyone else in the company. - Mali konularla ilgili olarak, Bay Jones şirketteki başka birinden daha çok bilir.

relation, connection; relevance
regard

The family had grave doubts regarding the explanation it received from the army. - Ailenin ordudan alınan açıklama ile ilgili ciddi şüpheleri vardı.

The members of the family had grave doubts regarding the explanation they received from the army. - Aile üyelerinin ordudan alınan açıklama ile ilgili ciddi şüpheleri vardı.

interest, concern
relativeness
sympathy
pertinence
bug
rapport
sympathies
tieup
relatedness
ilgi çekici
interesting

Mars is all the more interesting for its close resemblance to our Earth. - Dünya'ya en yakın benzemede Mars hepsinden en ilgi çekici olanı.

That job wasn't very interesting. However, the pay was good. - O iş, çok ilgi çekici değildi. Ancak, ücreti iyiydi.

ilgi çekme
appeal
ilgi uyandıran
compelling

That's a very compelling story. - Bu çok ilgi uyandıran bir hikaye.

ilgi cümleciği
relative
ilgi zamiri
relative
ilgi çekmek
to attract attention

Children often cry just to attract attention. - Çocuklar bazen sırf ilgi çekmek için ağlarlar.

ilgi grubu
interest
ilgi adılı
(Dilbilim) pronoun
ilgi adılı
(Dilbilim) relative pronoun
ilgi alanları
interests
ilgi alanı
area of interests
ilgi alanı
field of interest
ilgi alanı
province
ilgi alanı
area of interest
ilgi alanı bilgisi
domain knowledge
ilgi cumlecikleri
(Dilbilim) relative clauses
ilgi duymak
take interest in
ilgi duymak
interested
ilgi duymak
to be interested
ilgi duymak
be interested in
ilgi duymak
be interested
ilgi duymayan
uninterested
ilgi gerektiren
demanding
ilgi görmek
get attention
ilgi görmek
attract attention
ilgi görmek
draw interest
ilgi göstermek
take an interest in
ilgi göstermek
show interest
ilgi göstermemek
be indifferent to
ilgi kurmak
(Bilgisayar) refer
ilgi merkezi
focal point
ilgi merkezi
limelight
ilgi odağı
focus of interest
ilgi odağı olmak
be the centre of attraction
ilgi odağı olmak
be spotlighted
ilgi odağı olmak
be in the limelight
ilgi odağı olmak
be the center of interest
ilgi toplamak
arouse interest
ilgi uyandırma
arouse interest
ilgi uyandırmak
spark
ilgi uyandırmak
entrance
ilgi çeken kimse
draw
ilgi çeken olay
draw
ilgi çekici
challenging

It's both challenging and exciting. - Bu hem ilgi çekici hem de heyecan verici.

This is a very challenging obstacle course. - Bu çok ilgi çekici bir engel parkuru.

ilgi çekici
attracted

He's attracted to Asian girls. - O Asyalı kızlar için ilgi çekici.

Tom seems attracted to Mary. - Tom Mary'ye ilgi çekici görünüyor.

ilgi çekici
quicken the pulse
ilgi çekmek
spotlight
ilgi çekmek
attract one's attention
ilgi çekmek
catch one’s attention
ilgi çekmek
make a splash
ilgi çekmek
attract attention

Children often cry just to attract attention. - Çocuklar bazen sırf ilgi çekmek için ağlarlar.

ilgi çekmek
arouse interest
ilgi alanı
interest

Tom has a wide range of interests. - Tom'un geniş bir ilgi alanı var.

ilgi duymak
Be interested (in), take interest in
ilgi eki
additional interest of
ilgi gören
Interesting, attractive, absorbing, intriguing
ilgi gösterme
attention
ilgi ile karşılanabilecek haber
news could be against the interest
ilgi ve dikkat çekici olma durumu
state interest and be attractive
ilgi, menfaat
interests, interests
ilgi, özen
attention, attention
ilgi adılı
relative pronoun ilgi zamiri
ilgi alanı
pursuit
ilgi alanı
domain
ilgi alanı sınırları
(Hukuk) purview
ilgi alaında olmayan sinyal
(Askeri) signal not of interest
ilgi anketleri
(Pisikoloji, Ruhbilim) interest inventories
ilgi cetveli
(Ticaret) affinity diagram
ilgi cümleciği
relative clause
ilgi duymak
give importance to
ilgi duymak
to be interested (in), to take interest in
ilgi duymak
care
ilgi duymak
to be interested in
ilgi duymak
go in for
ilgi duymama
incuriosity
ilgi duymamak
show no interest
ilgi duymamak
be uninterested in
ilgi eki gram
the suffix added to nouns and pronouns (e.g. dünkü, onlarınki)
ilgi eylemi
(Dilbilim) linking verb
ilgi grubu
(Ticaret) community of interest
ilgi görmemek
fall flat
ilgi gösterilmeyen
uncared
ilgi göstermek
to show interest in
ilgi göstermek
to show interest
ilgi göstermek
develop
ilgi imlemesi
(Denizbilim) affinity labeling
ilgi imlemesi
(Denizbilim) covalent labeling
ilgi işareti; muhabere işletme talimatları; uzayda cisimlerin teşhisi
(Askeri) signal of interest; signal operating instructions; space object identification
ilgi kanunu
(Pisikoloji, Ruhbilim) law of interest
ilgi konusu
point of interest
ilgi merkezi
center of interest
ilgi merkezi
center of attraction
ilgi odağı
limelight
ilgi odağı
center of attraction
ilgi odağı
center of interest
ilgi sahası
(Askeri) area of interest
ilgi süreci; öğretim programı
(Askeri) period of interest; program of instruction
ilgi takibi
(Askeri) track of interest
ilgi toplamak
to arouse interest
ilgi toplamak
to attract attention
ilgi uyandırmak
(Hukuk) aroused considerable interest
ilgi uyandırmak
be of interest
ilgi ve aksaklık raporlama sistemi
(Askeri) concern and deficiency reporting system
ilgi yantümcesi
relative clause
ilgi yaymçözümü
(Kimya) affinity chromatography
ilgi zamiri
relative pronoun ilgi adılı
ilgi zamiri gram. possessive pronoun
(e.g. onunki)
ilgi çeken dava
cause celebre
ilgi çeken kimse
cynosure
ilgi çeken oyun
drawcard
ilgi çeken oyun
drawing card
ilgi çeken şey
interest
ilgi çekici
absorbing
ilgi çekici
interesting, gripping
ilgi çekici
intriguing

That's quite intriguing. - O oldukça ilgi çekici.

The thought of being eaten alive was both frightening and intriguing. - Canlı yenilme düşüncesi korkutucu ve ilgi çekici.

ilgi çekici
attractive

What do you find attractive about her? - Onun hakkında ilgi çekici ne bulabilirsin?

ilgi çekici bir şekilde
grippingly
ilgi çekici bir şekilde
spectacularly
ilgi çekici program
drawing card
ilgi çekici şey
draw
ilgi çekici şey
goody
ilgi çekmek
to arouse interest
ilgi çekmek
draw attention
ilgi çekmek için dikkat çekici giyinmek
camp
ilgi çekmeye çalışan
(Argo) drama queen
ilgi çekmeye çalışan kimse
showman
ilgi çekmeyen
uninteresting

She found the evening boring and uninteresting, in short, a waste of time. - O, akşamı sıkıcı ve ilgi çekmeyen, kısaca, bir zaman kaybı buldu.

geçici ilgi
fad
ilgi çeken
attractive
life karşı ilgi
(Tekstil) fiber affinity
çekmek (dikkat/ilgi)
draw
marazi şeylere ilgi duyan
morbid
ilgi duymak
nibble at
ilgi çekici
gripping
ilgi çekici
engrossing
ilgi çekme
interest
ilgi çekmek
pack in
gönül okşayıcı söz, ilgi gösterici söz
hearts of endearment, words of interest pointer
göstermiş olduğunuz ilgi için teşekkür ederiz
thanks for your interest
ilgi alanı
subject of interest
ilgi çekmek
take an interest in
ilgi çekmek
take interest in
İlgi
ınterest

I had an interesting conversation with my neighbor. - Komşumla ilginç bir muhabbet ettim.

It seems interesting to me. - O bana ilginç görünüyor.

aşırı ilgi duymak
be caught up in
başka ilgi çekici neler var
What other interesting things are there to see
belirlenmiş ilgi sahası
(Askeri) named area of interest
biraz ilgi göstermek
give some thought to
biraz ilgi göstermek
have some thought to
bireysel ilgi ve yetersizlik
(Askeri) individual concern and deficiency
birçok şeye ilgi duyan adam
man of wide interests
ciddi olarak hasta veya yaralı; istihbarat ilgi beyanı
(Askeri) seriously ill or injured; statement of intelligence interest
dışa yönelik ilgi
(Pisikoloji, Ruhbilim) extrinsic interest
erkek çocuğu için ilgi çekici bir oyuncak arıyorum
I would like an interesting game for a boy
esas ilgi
(Askeri) primary interest
gereken ilgi
necessary interest
gereken ilgi
necessary concern
günlük ilgi ve dikkat
ordinary care
havada önleme; hava tecridi; ilgi sahası
(Askeri) airborne interceptor; air interdiction; area of interest
ilgi göstermek
(deyim) sit up
ilgi çeken
splashy
ilgi çekici
catchy
istihbarat ilgi sahası
(Askeri) intelligence area of interest
karşı cinse ilgi duyan
straight
karşı cinse ilgi duyan kimse
heterosexual
karşı cinse ilgi duyan kimse
hetero
kimyasal ilgi
chemical affinity
marazi şeylere aşırı ilgi
morbidness
politikaya ilgi duymayan
unpolitical
özel ilgi
speciality
özel ilgi gemisi
(Askeri) special interest vessel
özel ilgi hedefi
(Askeri) special interest target
İlgi alanı
(Askeri) area of interest
التركية - التركية
Kimyasal şartlar eş veya birbirine çok yakın olduğunda ögelerin birbirleriyle birleşmede gösterdiği seçicilik
Dikkati öncelikle belirli bir şey üzerinde toplama eğilimi
İki şey arasında bulunan herhangi bir bağlılık, ilişki, alaka, taalluk
Alaka

Konuşmasının muhtevası, mevzu ile alakalı değildir. - Konuşmasının içeriği, konu ile ilgili değildir.

Bir web sitenin gördüğü alaka onun muhtevasına bağlıdır. - Bir web sitenin gördüğü ilgi onun içeriğine bağlıdır.

Belirli bir olay veya etkinliğe yakınlık duyma, ondan hoşlanma ve ona öncelik tanıma
ilgi alanı
Bir kişi veya kuruluşun ilgilendiği konular
ilgi eki
Bağlantı kavramı veren ek, aidiyet eki. Türkçede bu kavram isim görevli kelimeye -ki ekinin bağlanmasıyla sağlanır. Bu ek ünlü uyumlarına aykırı düşer ve çoğu kez kalma durumuyla kalıplaşır
ilgi çekici
İlgiyi, dikkati üzerinde toplayan
İlgi
nazarıdikkat
İlgi
alaka

Bir web sitenin gördüğü alaka onun muhtevasına bağlıdır. - Bir web sitenin gördüğü ilgi onun içeriğine bağlıdır.

Konuşmasının muhtevası, mevzu ile alakalı değildir. - Konuşmasının içeriği, konu ile ilgili değildir.