I bought two dozen pencils.
- İki düzine kalem satın aldım.
I am married and have two children.
- Evliyim ve iki çocuğum var.
The orthodontist told him he'd need braces for at least two years.
- Ortodontist ona en az iki yıl süreyle pantolon askısına ihtiyacı olacağını söyledi.
Your words split my heart in twain.
- Sözleriniz kalbimi ikiye böldü.
The number 2015 is represented as 11111011111 in binary.
- 2015 numarası ikili olarak 11111011111 olarak gösterilir.
You two make a nice couple.
- Siz ikiniz çok güzel bir çiftsiniz.
I left him a couple messages.
- Ona iki mesaj bıraktım.
Only in love are unity and duality not in conflict.
- Birlik ve ikilik yalnızca aşkta çatışma içinde değildir.
I asked Tom a couple of questions.
- Tom'a iki soru sordum.
I spent a couple of months in Boston.
- Boston'da iki ay geçirdim.
Do you know either of the two girls?
- İki kızın her birini tanıyor musun?
Ray was willing to corroborate Gary's story, but the police were still unconvinced that either of them were telling the truth.
- Ray, Gary'nin hikayesini desteklemek istiyordu fakat polisler onların ikisininde gerçeği söylediklerine ikna olmamışlardı.
Both of the brothers are dead.
- Kardeşlerin ikisi de öldü.
Both my parents are at home now.
- Ebeveynlerimin her ikisi de şu an evdeler.
The two children pulled at the rope until it broke.
- İki çocuk kopartıncaya kadar ipi çektiler.
Instead, I will turn to a discussion of the two economic variables I defined a moment ago.
- Onun yerine az önce tanımladığım iki ekonomik değişkenin tartışmasına döneceğim.
Tom and Mary are a musical duo.
- Tom ve Mary müzikal bir ikilidir.
Tom and Mary were both ambitious.
- Tom ve Mary her ikisi de hırslı.
Half of his class can write with both hands; they're ambidextrous.
- Sınıfının yarısı iki eliyle de yazabilir; onlar çok yönlüdür.
The number of employees doubled in ten years.
- Çalışan sayısı on yıl içinde iki katına çıktı.
We'll have to double our budget for next year.
- Gelecek yıl için bütçemizi ikiye katlamak zorunda kalacağız.