iki

listen to the pronunciation of iki
التركية - الإنجليزية
two

Sam is two years younger than Tom. - Sam Tom'dan iki yaş küçük.

One, two, three, four, five, six, seven, eight, nine, ten. - Bir, iki, üç, dört, beş, altı, yedi, sekiz, dokuz, on.

brace

The orthodontist told him he'd need braces for at least two years. - Ortodontist ona en az iki yıl süreyle pantolon askısına ihtiyacı olacağını söyledi.

twain

Your words split my heart in twain. - Sözleriniz kalbimi ikiye böldü.

number 2

The number 2015 is represented as 11111011111 in binary. - 2015 numarası ikili olarak 11111011111 olarak gösterilir.

couple

He's only a couple of years older than me. - O benden yalnızca iki yaş büyük.

I left him a couple messages. - Ona iki mesaj bıraktım.

duo-
a couple of

See you in a couple of minutes. - İki dakika içinde görüşürüz.

He's only a couple of years older than me. - O benden yalnızca iki yaş büyük.

bi-
(Tıp) dipole
either

Ray was willing to corroborate Gary's story, but the police were still unconvinced that either of them were telling the truth. - Ray, Gary'nin hikayesini desteklemek istiyordu fakat polisler onların ikisininde gerçeği söylediklerine ikna olmamışlardı.

If two past lovers can remain friends, it's either because they are still in love, or they never were. - İki eski âşık arkadaş kalabiliyorsa, ya onlar hâlâ aşıktır ya da hiç olmadılar.

deux
eucre
dual

Only in love are unity and duality not in conflict. - Birlik ve ikilik yalnızca aşkta çatışma içinde değildir.

amphi
two, double
duo

Tom and Mary are a musical duo. - Tom ve Mary müzikal bir ikilidir.

dyad; two
bi
ambi

Tom and Mary were both ambitious. - Tom ve Mary her ikisi de hırslı.

Tom and Mary are both really ambitious, aren't they? - Tom ve Mary'nin ikisi de gerçekten hırslı, değil mi?

di-
dyad
both

Hold the vase with both hands. - Vazoyu iki elinle tut.

Both of my parents were brought up in the country. - Ebeveynlerimin her ikisi de ülkede yetiştirildiler.

the two

Either of the two must go. - İkisinden biri gitmeli.

The two sisters lived very quietly. - İki kız kardeş çok sakince yaşadılar.

twospot
euchre
twi
double

We'll have to double our budget for next year. - Gelecek yıl için bütçemizi ikiye katlamak zorunda kalacağız.

His revenue doubled after retirement. - Onun geliri, emekli olduktan sonra iki katına çıktı.

di
iki kişilik
double

The only room available is a double. - Mevcut tek oda iki kişiliktir.

I'd like to book a double room. - İki kişilik bir oda ayırtmak istiyorum.

iki tekerlekli hafif araba
buggy
iki yüzlü
two-faced

Because Tom is two-faced, it's better to be careful. - Tom iki yüzlü olduğu için dikkatli olmak daha iyi.

I hate two-faced communities. - İki yüzlü topluluklardan nefret ederim.

iki kat
{i} double

The population has doubled in the last five years. - Nüfus son beş yıl içinde iki katına çıkmıştır.

His revenue doubled after retirement. - Onun geliri, emekli olduktan sonra iki katına çıktı.

iki misli
double
iki kere
twice

Twice two is equal to four. - İki kere iki dört eder.

Measure twice, cut once! - İki kere ölç, bir kere kes.

iki kez
twice

The committee meets twice a month. - Komite ayda iki kez toplanır.

I've climbed Mt. Fuji twice. - Ben iki kez Mt. Fuji'ye tırmandım.

iki taraflı
mutual
iki defa
twice

I've climbed Mt. Fuji twice. - İki defa Fuji Dağı'na tırmandım.

He has made the same mistake twice. - İki defa aynı hatayı yaptı.

iki hafta
fortnight

We stayed in London for a fortnight. - Londra'da iki hafta kaldık.

I was on holiday for a fortnight. - İki haftadır tatildeydim.

iki başlı kas
frog
iki kişilik üç tekerlekli bisiklet
sociable
iki direkli yelkenli
schooner
iki elini de kullanabilen
ambidextrous
iki haftada bir olan
biweekly
iki ile çarpmak
duplicate
iki kat
twice

Your room is twice the size of mine. - Senin odan benimkinin boyutunun iki katı kadar.

Your income is about twice as large as mine is. - Gelirin, benimkinin yaklaşık iki katı kadar büyük.

iki katı
twice

My brother eats twice as much as I do. - Erkek kardeşim benim yediğimin iki katı kadar yemek yiyor.

This tunnel is twice as long as that one. - Bu tünel onun iki katı kadar uzundur.

iki misli
twice

If you decided to work for us we would pay you twice as much. - Bizim için çalışmaya karar verirsen sana iki mislini öderiz.

The download speed is twice as fast as the upload speed on this network. - Bu ağda indirme hızı yükleme hızının iki misli daha hızlı.

iki nokta
colon

In my language, the , is called comma, the ; is called semicolon, : is called colon, ... are called ellipsis, and this sentence ends with a period. - Benim dilimde , virgül, ; noktalı virgül, : iki nokta üstüste, ... üç nokta şeklinde adlandırılır ve bu cümle bir noktayla biter.

A space is missing before the colon. - İki nokta üst üste'den önce boşluk eksik.

iki yönlü
(Biyokimya) dual
iki yüzlü
two faced
iki yüzlülük
cant
iki yüzlülük etmek
cant
iki kenarlı
bilateral
iki ay önce
two months ago
iki ayaklı
two-legged
iki açılı
biangular
iki ağızlı
two-edged
iki başlı
(Anatomi) biceps
iki başlı
dicephalous
iki büklüm
bent double
iki büklüm
very stooped
iki dallı
bifurcate
iki dize
(Muzik) distich
iki elle
bimanually
iki faz
two-phase
iki fazlı
two-phase
iki fazlı
biphasic
iki gözüm
my dear lady
iki gözüm
my dear friend
iki hafta önce
two weeks ago
iki harf
(Dilbilim) digraph
iki hızlı
two-speed
iki kat
folded
iki kat
folded double
iki kat
very stooped
iki kat
bent double
iki kat
doubled

The number of employees doubled in ten years. - Çalışan sayısı on yıl içinde iki katına çıktı.

His revenue doubled after retirement. - Onun geliri, emekli olduktan sonra iki katına çıktı.

iki kat
double-layer
iki katlı
two-fold
iki katlı
two-layered
iki katlı
(Tıp) diploid
iki katlı
two-storied
iki katı
as much again
iki katı
two times more
iki katı
dbl
iki katı
double

They need to eat double that amount. - O miktarın iki katını yemeliler.

Your book is double the size of mine. - Senin kitabın benimkinin boyutunun iki katı kadar.

iki kere
(Havacılık) words twice
iki kişi
twosome
iki kollu
two-handed
iki kopya
duplicate
iki kutup
(Jeoloji) dipole
iki kısma
in two
iki makaralı (teyp)
reel-to-reel
iki misli
luckily
iki nokta
(Bilgisayar) double dot
iki nüsha
duplicate
iki renk
two colors
iki renk
two color
iki saat
(Bilgisayar) in two hours
iki sayfa
two pages
iki sayfa
two page
iki taraf
both sides

We should do justice to both sides on that issue. - Biz o konuda her iki tarafa adaletli davranmalıyız.

Soldiers on both sides were dying by the millions. - Her iki tarafta da milyonlarca asker ölüyordu.

iki yanlı
two-sided
iki yanlı
bilateral
iki yönlü
bilateral
iki yönlü
two-way

Is the road wide enough for two-way traffic? - Yol, iki yönlü trafik için yeterince geniş mi?

iki yüzlü
double-minded
iki yüzlü
double dealer
iki yüzlü
ambidexter
iki yüzlü
double-faced

You are double-faced and this is the problem. - Sen iki yüzlüsün ve bu problem.

iki yüzlü
dissimulator
iki yüzlü
shammer
iki yüzlü
left-handed
iki yüzlü
double-dealer
iki yüzlü
double-tongued
iki yüzlü
duplicitous
iki yüzlü
smoothie
iki yıl önce
two years ago
iki çeker
(Otomotiv) two wheel drive
iki çeker
(Otomotiv) 2wd
iki çift
two pairs
iki çift
quad
iki üssü
(Bilgisayar) double prime
iki yüzlü
hypocrite

You're such a hypocrite. - Sen böyle bir iki yüzlüsün.

He is such a hypocrite. - O böyle bir iki yüzlü.

iki şey
twosome
iki adet
two
iki bin
two thousand

She owns two thousand books. - Onun iki bin kitabı var.

It looks like there are now over two thousand Uyghur sentences on Tatoeba! - Şu anda Tatoeba'da iki binin üzerinde Uygurca cümle var gibi görünüyor.

iki borunun birleştiği yer
the place where the two pipes together
iki cambaz aynı ipte oynamaz
(Atasözü) Two cunning men will not try to make a dupe of each other
iki değişkenli
bivariate
iki dilli
bilingual

I'm pretty sure Tom's bilingual. - Tom'un iki dilli olduğundan oldukça eminim.

Almost every person in this country is bilingual. - Bu ülkedeki neredeyse her insan iki dillidir.

iki eli arkasına bağlanmış olan
with both hands tied behind
iki iplik
fleece
iki seksen uzanmak
slang 1. to be tickled pink. 2. to be flattened (by a fisticuff). 3. to loll
iki seksen uzanmak
to lick the dust
iki sıra
two rows
iki gözü iki çeşme
drowned in tears
iki gözü iki çeşme
in tears
iki gözü iki çeşme
crying one's eyes out, crying one's heart out
iki gözü iki çeşme ağlamak
to cry one's eyes out, to cry one's heart out
iki gözü iki çeşme ağlamak
cry one's eyes out
iki hidrojen atomlu ve iki tuz oluşturan
dibasic
iki kere iki dört
two times two is four
iki kere iki dört eder gibi
as sure as two and two is four
iki yüzlülük
{i} hypocrisy

Politics is hypocrisy. - Politika iki yüzlülüktür.

We tend to associate politicians with hypocrisy. - Biz politikacıları iki yüzlülük ile ilişkilendirmek eğilimindeyiz.

iki günde bir
every other day

I take a bath every other day. - İki günde bir banyo yaparım.

Tom comes here every other day. - Tom her iki günde bir buraya gelir.

iki yüzlü
{s} bilateral
iki günde bir
every second days
iki renkli
dichroic
iki yüzlü
{s} hypocritical

I hate hypocritical communities. - Ben iki yüzlü toplumlardan nefret ediyorum.

I didn't want people to think I was hypocritical. - İnsanların iki yüzlü olduğumu düşünmelerini istemedim.

iki yüzlülük
lip service
iki yüzlülük
two facedness
iki yıllık
biennium
iki bir
deuce ace
iki boyutlu
two dimensional
iki dilli
diglot
iki haftada bir
fortnightly
iki kat
doubly

I'm doubly disappointed on the lack of improvement from my team. - Takımımdan iyileşme eksikliği konusunda iki kat fazla hayal kırıklığına uğradım.

iki kat
two-fold
iki kez
two times

I have to change buses two times. - İki kez otobüs değiştirmek zorundayım.

I've been to Kyoto two times. - Kyoto'da iki kez bulundum.

iki kez
twice as

Tom drank twice as much beer as Mary did. - Tom Mary'nin içtiği kadar çok birayı iki kez içti.

iki kişilik
twosome
iki misli
twofold
iki misli
doubly
iki misli
two-fold
iki renkli
two colored
iki yüzlülük
duplicity
iki yıl
twoyear
iki yıllık
biennial
iki boyutlu
bidimensional
iki dilli
bilinguals
iki katı
twofold
iki kişilik
double occupancy
iki kutuplu
two pole
iki misli
twice as much

If you decided to work for us we would pay you twice as much. - Bizim için çalışmaya karar verirsen sana iki mislini öderiz.

iki nokta
two points
iki yüzlü
pharisaical
iki yüzlü
hipokrit
iki yüzlü
two-sided
iki yıl
two years
iki yıllık
bi-annual
İki
you two
iki boyutlu
two-dimensional
iki boyutlu
superficial
iki haftada bir
biweekly

We go biweekly to the theater. - Biz iki haftada bir tiyatroya gideriz.

This program is broadcast biweekly. - Bu program, iki haftada bir yayınlanır.

iki kat
1. doubled, folded. 2. bent double, very stooped
iki kat
a) doubled b) folded double c) twice
iki kat
{s} duplicate
iki kat
reduplicate
iki kat
{s} twofold
iki katı
two times
iki katı
double the amount of
iki katı
twice as much

Tom swore that he ate at least twice as much as his wife. - Tom, en az onun eşinin iki katı kadar yediğine yemin etti.

Tom earns twice as much as Mary. - Tom Mary'nin iki katı kadar çok kazanır.

iki kere
bi
iki kere
double
iki kere
twi
iki kutuplu
dipolar
iki kutuplu
bipolar

I wonder if Tom is really bipolar. - Tom'un gerçekten iki kutuplu olup olmadığını merak ediyorum.

iki kutuplu
(Anatomi) bipolaris
iki misli
two times
iki misli
twofold, twice as much
iki misli
double, twice as much
iki misli
reduplicate
iki renkli
pied
iki renkli
(Tekstil) bicoloured
iki renkli
{s} dichromatic
iki renkli
bicolor
iki yönlü
ikiyönlü
iki yüz
two hundred

Selena Gomez's second album hit Billboard Magazine's top two hundred albums chart at number four. - Selena Gomez'in ikinci albümü Billboard Magazine'in top iki yüz albüm tablosunda dört numaraya yerleşti.

There are as many as two hundred cherry trees in this park. - Bu parkta iki yüz kadar çok sayıda kiraz ağaçları vardır.

iki yüz
tenscore
iki yüzlü
soft spoken
iki yüzlü
(kumaş) two sided
iki yüzlü
double faced
iki yüzlü
double minded
iki yüzlü
pharisaic
iki yüzlü
disingenuous
iki yüzlü
slimy
iki yüzlü
insincere
iki yüzlü
smooth-tongued
iki yüzlü
ambidextrous
الإنجليزية - الإنجليزية
Breath The physical act of respiration Also will power
KA იბი [igi]
Russian for `Space Research Institute' of the (`Russian Academy of Sciences'' -- RAS)
Breath Iki refers more to the physical act of respiration, while kokyu signifies the deeper cosmological aspects of breathing
التركية - التركية
Birden sonra gelen sayının adı ve bu sayıyı gösteren rakam, 2, II
Birden bir artık: "Bir sokak başında kavga eden iki çocuğu ayırdı."- H. Taner
Bu sayıyı gösteren 2, II rakamlarının adı
Birden bir artık
Birden sonra gelen sayının adı
2
iki uçlu duygudurum bozukluğu
(Tıp, İlaç) Bipolar bozukluk veya iki üçlü duygudurum bozukluğu, eskiden manik depresyon, manik atak veya manik depresif bozukluk olarak bilinen hastalıktır. Bipolar bozukluk, kişinin depresyon ve/veya mani, hipomani, ve/veya karışık durumlar geçirdiği duygudurum bozuklukları sınıfını tanımlayan tanısal kategoridir. Kişinin, depresif eğilimlerin yoğun yaşandığı dönemlerle, taşkınlık, coşkunluk olarak tanımlanabilecek mani dönemleri yaşadığı, bu bağlamda Bipolar Bozukluk ya da Manik Atak olarak tanımlanan bir rahatsızlıktır. DSM-İV adlı tanı ve istatistik kriteri ile teşhis konur
iki bir
Oyunda, zarlardan birinin bir, öbürünün iki benekli olan yüzünün üste gelmesi
iki dilli
İki ayrı dilde olan
iki nokta
Üst üste konmuş iki nokta biçimindeki noktalama işareti (: )
iki renkli
dikolor
iki renkli
dicolor
iki yüzlü
İki tarafı olan veya iki taraflı kullanılan
iki yıl
seneteyn
İki
(Osmanlı Dönemi) İSNAN
İki nokta
(Osmanlı Dönemi) NOKTATEYN