ifadeler

listen to the pronunciation of ifadeler
التركية - الإنجليزية
expressıons
ifade
statement

The evidence corresponds to his previous statement. - Kanıt, bir önceki ifadeye karşılık gelir.

The statement is not wholly true. - İfade tamamen gerçek değil.

ifade
expression

He looked at me with a strange expression. - Bana garip bir ifadeyle baktı.

The most infamous expression for the year 2011 is Kebab murders. - 2011 yılının en kötü şöhretli ifadesi Kebap cinayetleridir.

ifade
expression; expression, look; statement, evidence, deposition, testimony
ifade
{i} term
ifade
{i} utterance
ifade
{i} phrase

This phrase might come in handy. - Bu ifade kullanışlı olabilir.

The phrase is meant to insult people. - İfade insanlara hakaret etmek anlamına gelir.

ifade
affirmation
ifade
wording

I have to think about it. I'll try to find another wording. - Düşünmek zorundayım. Başka bir ifade tarzı bulmayı deneyeceğim.

I admit, my wording is a bit direct. - İfademin biraz doğrudan olduğunu itiraf ediyorum.

ifade
dixit
ifade
expressional
ifade
(Kanun) assertion
ifade
expo
ifade
mention
ifade
testimony

Layla's conflicting testimony confused the court. - Leyla'nın çelişkili ifadesi mahkemeyi şaşırttı.

Sami's testimony was powerful. - Sami'nin ifadesi güçlüydü.

ifade
(Kanun) plea

Express yourself as you please! - İstediğiniz gibi kendinizi ifade edin.

Please feel free to express yourself. - Lütfen kendinizi ifade etmekten çekinmeyin.

ifade
connotation
ifade
strain
ifade
sign

Men sometimes perceive expressing emotions as a sign of weakness. - Erkekler duyguları ifade etmeyi bazen bir zayıflık işareti olarak algılarlar.

Expressing your feelings is not a sign of weakness. - Duygularını ifade etmek, zayıflık belirtisi değildir.

ifade
evidence

The evidence corresponds to his previous statement. - Kanıt, bir önceki ifadeye karşılık gelir.

ifade
denotation
ifade
slang affair, business
ifade
enunciation
ifade
deposition
ifade
recital of fact
ifade
voice

There was a scornful note in his voice. - Sesinde küçümseyen bir ifade vardı.

ifade
proposition
ifade
law testimony; deposition
ifade
what someone says: Münci'nin ifadesine göre evde kimse yoktu. According to Münci, no one was in the house
ifade
expression, way of expressing oneself; way of speaking; way of writing
ifade
locution
ifade
declaration
ifade
(facial) expression
ifade
signification
ifade
recital
ifade
import

I cannot express enough the importance of grammatical accuracy. - Gramer doğruluğunun önemini yeterince ifade edemem.

Sami's testimony was extremely important. - Sami'nin ifadesi son derece önemliydi.

ifade
embodiment
ifade
note

There was a scornful note in his voice. - Sesinde küçümseyen bir ifade vardı.

toplu ifadeler
(Hukuk) collective redundancies
التركية - التركية

تعريف ifadeler في التركية التركية القاموس.

ifade
Mahkemede tanık ve sanıkların olay hakkında sözlü açıklamaları
ifade
Mahkemede tanık ve sanıkların olay hakkında sözlü açıklamaları: "Onun ifadesini henüz dosyada görmedim."- A. İlhan
ifade
Anlatım
ifade
Deyiş
ifade
Bir duyguyu yüz aracılığıyla anlatan belirtilerin bütünü: "Sakalı yeni çıkmış yüzünde çocukça ifadeler uçuyordu."- S. F. Abasıyanık
ifade
Dışa vurum
ifade
Deyiş: "Not ettiklerimi bir ağzın ifadesi şekline sokarak size okutacağım."- S. M. Alus
ifade
Bir duyguyu yüz aracılığıyla anlatan belirtilerin bütünü
ifâde
(Osmanlı Dönemi) ifâdenin güzelliği
İFADE
(Osmanlı Dönemi) Anlatmak. Söylemek
İFADE
(Osmanlı Dönemi) Fayda vermek, fayda tutmak
ifadeler
المفضلات