iddialılık

listen to the pronunciation of iddialılık
التركية - الإنجليزية
assertiveness
The quality of being self-assured and assertive
Individuals' attempts to place themselves in physical, verbal, or social equality with, or superiority over another person When one does this with the intent of hurting someone else, then the act becomes one of aggression But generally, assertiveness is to be distinguished from aggression
Talking calmly and firmly about your interests and what you want to happen in an effort to communicate effectively with others
{i} forcefulness, aggressiveness
the human characteristic or quality which determines the degree to which individuals are directive and competitive in manner as opposed to non-directive and co-operative See Social Style
Making your needs and desires known to others 44Making your needs and desires known to others 44
aggressive self-assurance; given to making bold assertions
iddia
{i} allegation

Can you prove the allegations? - İddiaları kanıtlayabilir misin?

Tom has denied the allegations. - Tom iddiayı yalanladı.

iddia
(Hukuk) claim

Prosecutors in court have to substantiate their claims in order to prove a suspect is guilty. - Bir şüphelinin suçlu olduğunu ispatlamak için mahkemedeki savcılar iddialarını kanıtlamak zorundadır.

Goethe claimed, one who cannot speak foreign languages does not know one's own language either. - Goethe iddia etti, yabancı dilleri konuşamayan birisi kendi dilini de bilmez.

iddia
assertion

An assertion isn't a proof. - Bir iddia bir kanıt değildir.

Can you prove the validity of your assertion? - İddianızın geçerliliğini ispat edebilir misiniz?

iddia
bet

I bet you're wondering how this works. - Her iddiasına varım ki bunun nasıl çalıştığını merak ediyorsun.

He knows better than to make such a claim. - Böyle bir iddiayı ortaya atmayacak kadar akıllı.

iddia
contention
iddia
{i} pretension
iddia
submission
iddia
{i} pleading
iddia
{i} argument

This idea is the basis of my argument. - Bu fikir benim iddiamın temelidir.

The argument that smoking is injurious has become accepted. - Sigara içmenin zararlı olduğu iddiası kabul edildi.

iddia
(Kanun) clamor
iddia
allege

One organization allegedly controls the European drug market. - İddialara göre, bir örgüt Avrupa uyuşturucu piyasasını kontrol ediyor.

She allegedly killed him. - O, iddialara göre onu öldürdü.

iddia
say-so
iddia
suggestion
iddia
(Kanun) challenge
iddia
thesis
iddia
allegement
iddia
purports
iddia
alleged to
iddia
claim of
iddia
claımed
iddia
averment
iddia
information
iddia
pretense
iddia
pretension; pretense
iddia
contest
iddia
claim, assertion; allegation
iddia
protestation
iddia
obstinacy
iddia
charge
iddia
assertion, claim, thesis, allegation; pretension; insistence; wager, bet
iddia
pretence
iddia
asseveration
iddia
say so
iddia
{i} maintenance
التركية - التركية

تعريف iddialılık في التركية التركية القاموس.

iddia
Dediğinde direnme, inat: "İddia kızışmış, âdeta inat hâlini almıştı."- Ö. Seyfettin
iddia
Kendinde olmayan bir yeteneği, bir durumu varmış gibi gösterme
iddia
İleri sürülerek savunulan düşünce, sav: "Mahkemenin elinde bu iddiaları yalanlayacak bir belge yoktu."- T. Buğra
iddia
Dediğinde direnme, inat
iddia
İleri sürülerek savunulan düşünce, sav
İDDİA
(Osmanlı Dönemi) Bir şeyin müsbet veya menfiliğini ısrarla söylemek. İleri sürülen fikir. Dâva etmek. Israr etmek. İnat etmek. Haklı veya haksız bir dâvaya kalkışmak.(Arzı ve bütün nücum ve şümusu tesbih taneleri gibi kaldıracak ve çevirecek kuvvetli bir ele mâlik olmayan kimse, kâinatta dâva-yı halk ve iddiâ-yı icad edemez. Zira her şey, her şeyle bağlıdır. M.)
iddialılık
المفضلات