idaresiz

listen to the pronunciation of idaresiz
التركية - الإنجليزية
(someone) who is not a good administrator
uncontrolled
thriftless
unbitted
idare
{i} administration

Our school administration decided to do away with that school rule. - Okul idaremiz o okul kuralını ortadan kaldırmaya karar verdi.

idare
management

See how Lenny can swallow an entire hot dog without chewing or choking? That's why upper management loves him so much. - Lenny'nin nasıl çiğnemeden veya boğulmadan tam bir sosisli sandvici yutabildiğine bak? Bu nedenle üst idare onu bu kadar fazla sever.

idare
{i} government

Many offices of the municipal government are in the town hall. - Belediye idaresinin pek çok bürosu belediye binasındadır.

idare
steering
idare
handling

Tom isn't handling the situation very well. - Tom durumu çok iyi idare etmiyor.

Tom is handling the situation very well. - Tom durumu çok iyi idare ediyor.

idare
ruling
idare
manipulation
idare
{i} stewardship
idare
{i} helm
idare
retrench
idare
service
idare
austerity
idare
admin

Our school administration decided to do away with that school rule. - Okul idaremiz o okul kuralını ortadan kaldırmaya karar verdi.

A new principal is administering the school. - Okulu yeni bir okul müdür idare etmektedir.

idare
frugality
idare
grip
idare
rudder
idare
disposal
idare
discipline
idare
manipulate

You completely manipulated Tom. - Tom'u tamamen idare ettin.

You know how to manipulate me. - Beni nasıl idare edeceğini biliyorsun.

idare
board
idare
governance
idare
direction
idare
administrating
idare
administered

He administered his friend's affairs. - O, arkadaşlarının işlerini idare etti.

idare
rule

Our school administration decided to do away with that school rule. - Okul idaremiz o okul kuralını ortadan kaldırmaya karar verdi.

idare
sway
idare
chancellery
idare
control

He who seeks to control fate shall never find peace. - Kaderi idare etmek isteyen asla barış bulamaz.

idare
thrift
idare
sparing
idare
administrative office, front office
idare
conduct

All of these meetings are conducted in English. - Bu toplantıların tümü İngilizce olarak idare edilmektedir.

idare
steerage
idare
dominion
idare
conn
idare
economy
idare
wire
idare
management, managing, direction, administration, governing, control
idare
night-light (small kerosene or oil lamp)
idare
rein
idare
management, direction, conduct; control; administration, government; board; economy, thrift, frugality, austerity
idare
steering, driving, piloting
idare
careful management; thrift, economy
idare
disposition
idare
supervision
idare
mastery
idare
regimen
idare
dominium
idare
policy
idare
oversight
التركية - التركية
İdare etmesini bilmeyen, gevşek, beceriksiz (kimse)
Tutumsuz
idare
Bir kurum veya kuruluşun yönetildiği yer: "Meğer Gazi Paşa gelecekmiş. İdare her sınıfa Afet Hanım'ın Yurt Bilgisi kitabından üçer nüsha dağıttı."- H. Taner
idare
Ülke işlerinin yürütülmesi, kamuya ilişkin hizmetlerin bütünü
idare
Bir kurumun işlerini yürüten kurul: "Gazete idaresi tarafından zarf kazara açılmış."- P. Safa
idare
Hoşgörme, yetinme, göz yumma: "Bu son hatıralarla sonuna kadar idareye çalışıyorum."- S. F. Abasıyanık
idare
Hoşgörme, yetinme, göz yumma
idare
Tutumlu kullanma
idare
İdare kandili veya lambası
idare
Tutum
idare
Tenekeden yapılan gaz lambası
idare
Yönetme, yönetim, çekip çevirme. Ülke işlerinin yürütülmesi, kamuya ilişkin hizmetlerin bütünü
idare
Yönetme, yönetim, çekip çevirme
idare
Bir kurumun işlerini yürüten kurul
idare
Bir kurum veya kuruluşun yönetildiği yer
İDARE
(Osmanlı Dönemi) Devrettirmek. Çekip çevirmek. Döndürmek. Kullanmak. Becermek
İdare
(Osmanlı Dönemi) İDARÎ
idaresiz
المفضلات