I can't believe how hard it is to find decent grub around here.
 - Buralarda iyi bir yiyecek bulmanın ne kadar zor olduğuna inanamıyorum.
You had better go there in decent clothes.
 - Oraya uygun elbiselerle gitsen iyi olur.
That tie suits you very well.
 - Bu kravat sana çok iyi uyuyor.
My mom doesn't speak English very well.
 - Annem İngilizce'yi çok iyi konuşamaz.
I haven't a very good dictionary.
 - Benim çok iyi bir sözlüğüm yok.
This is a good book, but that is better.
 - Bu iyi bir kitaptır ama şu daha iyidir.
Guinness is the finest of beers.
 - Guinness biraların en iyisidir.
I think it will be fine.
 - Ben, havanın iyi olacağını düşünüyorum.
I can't thank you enough for your kindness.
 - Ben senin iyiliğin için ne kadar teşekkür etsem azdır.
I am deeply grateful to you for your kindness.
 - İyiliğin için sana derinden minnettarım.
The small house had come to look shabby, though it was just as good as ever underneath.
 - Küçük ev, şimdiye kadar tıpkı altındaki kadar iyi olmasına rağmen,eski püskü görünmeye başladı.
Just how well can masks block the, even smaller than pollen, yellow sand dust? I think it much more of a nuisance than pollen.
 - Maskeler sarı kum tozunu,polenlerden dahada küçük,ne kadar iyi engelleyebilir?Sanırım o polenden oldukça daha fazla bir baş belasıdır.
As long as we love each other, we'll be all right.
 - Birbirimizi sevdiğimiz sürece, biz iyi olacağız.
Mr. Ford is all right now.
 - Bay Ford şimdi iyidir.
I need someone to hold me and tell me everything will be alright.
 - Beni tutacak ve bana her şeyin iyi olacağını söyleyecek birine ihtiyacım var.
Tom, are you feeling alright?
 - Tom, kendini iyi hissediyor musun?
It is better for an animal to live a comfortable life in a zoo than to be torn apart by a predator in the wild.
 - Bir hayvanın bir hayvanat bahçesinde rahat bir hayat yaşaması vahşi doğada bir vahşi hayvan tarafından parçalanmasından daha iyidir.
Sometimes you have to choose between looking good and being comfortable.
 - Bazen iyi görünme ve rahat olma arasında seçim yapmak zorundasın.
The growth of online shopping and booking has greatly improved life for the consumers.
 - Online alışveriş ve rezervasyonun büyümesi tüketiciler için hayatı oldukça iyileştirdi.
Bob and I are great friends.
 - Bob ve ben çok iyi arkadaşlarız.
I'm fine and I'm not sick.
 - Ben iyiyim ve hasta değilim.
You look very tired. No, mom, I'm fine.
 - Çok yorgun görünüyorsun. Hayır anne, ben iyiyim.
His eyes searched my face to see if I was talking straight.
 - Doğru söyleyip söylemediğimi anlamak için beni iyice süzdü.
Nakido is better than Twitter.
 - Nakido, Twitter'dan daha iyidir.
This is a good book, but that is better.
 - Bu iyi bir kitaptır ama şu daha iyidir.
One can hardly find a more suitable climate.
 - Bundan daha iyi bir ortam bulunamaz.
Tom doesn't treat Mary very nicely.
 - Tom Mary'ye çok iyi davranmaz.
Tom didn't treat Mary very nicely.
 - Tom Mary'ye çok iyi davranmadı
This translation is not quite up to snuff.
 - Bu çeviri oldukça iyi değil.
Your dad is really cool. Not really.
 - Baban gerçekten iyidir. Pek sayılmaz.
Relations with Canada remained correct and cool.
 - Kanada ile ilişkiler doğru ve iyi kaldı.
A good doctor is sympathetic to his patients.
 - İyi bir doktor hastalarına sempatiktir.
Lincoln was not well-known.
 - Lincoln iyi tanınmıyordu.
Benjamin Harrison's campaign was well-organized.
 - Benjamin Harrison'un kampanyası iyi organize edilmişti.
Happy birthday, Muiriel!
 - İyi ki doğdun, Muiriel!
Happy is a man who marries a good wife.
 - İyi bir eş ile evlenen bir adam mutludur.
Tom said that he thought the economy was likely to get better.
 - Tom ekonominin muhtemelen iyileşeceğini düşündüğünü söyledi.
It is likely to be fine.
 - O, muhtemelen iyi olacak.
Cheer up! Everything will soon be all right.
 - Neşelen! Yakında her şey iyi olacak.
Cheer up! It will soon come out all right.
 - Neşelen! Yakında her şey iyi olacak.
Tom speaks French fairly well, doesn't he?
 - Tom Fransızcayı oldukça iyi konuşur değil mi?
He speaks English fairly well.
 - O, İngilizceyi oldukça iyi konuşur.
Dorenda really is a nice girl. She shares her cookies with me.
 - Dorenda gerçekten iyi bir kızdır, o kurabiyelerini benimle paylaşıyor.
There's a nice Thai restaurant near here.
 - Buranın yakınında iyi bir Tayland restoranı var.
Tom is pretty sure everything will go well.
 - Tom her şeyin iyi gideceğinden oldukça emin.
Tom knows Mary pretty well.
 - Tom Mary'yi oldukça iyi biliyor.
Tom didn't do well enough on the driver's test to get a driver's license.
 - Tom sürücü belgesini almak için sürücü testinde yeterince iyi yapamadı.
John isn't well enough to go to school today.
 - John, bugün okula gitmek için yeteri kadar iyi değildir.
That offer sounds too good to be true. What's the catch?
 - Bu teklif gerçek olamayacak kadar çok iyi görünüyor. Bit yeniği nedir.
It sounds pretty good.
 - O, oldukça iyi görünüyor.
I think I’m going to be okay.
 - Sanırım iyi olacağım.
Tom did okay on the test.
 - Tom sınavda iyi yaptı.
Tom agreed that Mary's suggestions were good ones.
 - Tom Mary'nin önerilerinin iyi olanlar olduğunu kabul etti.
This climate doesn't agree with me.
 - Bu iklim bana iyi gelmiyor.
He is handsome. In addition, he is good at sport.
 - O yakışıklıdır. Ayrıca sporda iyidir.
He is a good boy, and what is better, very handsome.
 - O iyi bir çocuk ve daha da iyisi, çok yakışıklı.
On the whole human beings want to be good, but not too good and not quite all the time.
 - İnsanoğlu genellikle iyi olmak ister fakat her zaman çok iyi ve sakin değil.
Swimming is good exercise for the whole body.
 - Yüzme vücudun bütünü için iyi bir egzersizdir.
Attendance should be good provided the weather is favorable.
 - Hava güzel olması koşuluyla, katılım iyi olmalı.