التركية - الإنجليزية
تعريف i̇sabet في التركية الإنجليزية القاموس.
- isabet
- hit
Fortunately, the shark bite didn't hit any major arteries.
-Neyse ki, köpekbalığı ısırığı herhangi bir büyük artere isabet etmedi.
Lightning hit that tower.
-Yıldırım kuleye isabet etti.
- isabet
- incidence
- isabet
- hitting
- isabet
- hitting the mark, hit; well-timed action/word; falling to
- isabet
- happy encounter
- isabet
- Well done!
- isabet
- hitting (the mark)
- isabet etmek
- hit
- isabet etmek
- strike
- isabet ettirmek
- to hit
- isabet
- falling to
- isabet
- all the better
- bir vuruşta isabet (golf)
- (Spor) hole-in-one
- hedefe isabet etmek
- be on target
- isabet
- felicitous
- isabet almak
- to be shot, to be struck, to be hit
- isabet almak
- to be hit (by a missile)
- isabet etmek
- a) to hit the mark b) to say a well-timed word, to do something well-timed c) (ödül, vb.) to fall to, to win
- isabet etmek
- 1. to hit (the mark). 2. to come to (one) (by chance or as one's share). 3. to do or say just the right thing
- isabet etmek
- hit upon
- isabet etmeme
- Miss
- isabet ettirmek
- hit the mark
- isabet ki
- It's good that .../Luckily
- isabet oldu
- (Konuşma Dili) It was a good thing./It worked out well
- tam isabet
- bingo
المصطلحات ذات الصلة
التركية - التركية
تعريف i̇sabet في التركية التركية القاموس.
- (Osmanlı Dönemi) Doldurmak
- (Osmanlı Dönemi) Ecir, mükâfât, karşılık vermek
- (Osmanlı Dönemi) NEVB
- isabet
- Piyango vb
- isabet
- Güzel rastlantı. "Çok güzel", "iyi oldu!" gibi anlamlarda kullanılır
- isabet
- Yerindelik, yanılmazlık
- isabet
- Şans oyunlarında, kazanma, çıkma, vurma
- isabet
- Hedefi vurma
- isabet
- Yanılmazlık
- isabet
- Yerinde olma, yanılmazlık
- isabet
- Güzel rastlantı
- isabet
- "Çok güzel", "iyi oldu!" gibi anlamlarda kullanılır
- isabet
- Hedefe varma, hedefi vurma
- isabet
- şans oyunlarında, kazanma, çıkma, vurma. Öneri, düşünce veya söz, yerinde olma
- nüzul isabet etmek
- Felç/inme geçirmek
- isabet etmek
- Çıkmak
- isabet etmek
- Belli bir yerde bulunmak, yer almak
- isabet etmek
- Nişan alınan yere değmek, rastlamak
- isabet etmek
- Yerinde iş görmüş olmak