I resent your implication.
- Ben senin imana alınıyorum.
Tom was disturbed by the implication.
- Tom imadan rahatsız oldu.
I didn't mean to imply otherwise.
- Başka türlü ima etmek istemedim.
The speaker hinted at corruption in the political world.
- Konuşmacı siyasi dünyadaki yozlaşmayı ima etti.
That was a broad hint.
- O çok belirgin bir imaydı.
There's an allusion to one of Debussy's works in that song.
- O şarkıda Debussy'nin eserlerinden biri için bir ima var.