i̇leri sürmek

listen to the pronunciation of i̇leri sürmek
التركية - الإنجليزية

تعريف i̇leri sürmek في التركية الإنجليزية القاموس.

ileri sürmek
assert
ileri sürmek
propound
ileri sürmek
allege
ileri sürmek
come up with

You don't have to come up with an unusual topic for your speech. - Konuşman için alışılmamış bir konu ileri sürmek zorunda değilsin.

You don't have to come up with an unusual topic for your speech. - Konuşman için tuhaf bir konu ileri sürmek zorunda değilsin.

ileri sürmek
affirm
ileri sürmek
contend
ileri sürmek
put forth
ileri sürmek
introduce
ileri sürmek
propel
ileri sürmek
plead
ileri sürmek
wheel out
ileri sürmek
profess
ileri sürmek
argue
ileri sürmek
throw out
ileri sürmek
hold out
ileri sürmek
raise
ileri sürmek
weave
ileri sürmek
advance
ileri sürmek
to put sth forward, to bring sth forward, to allege, to raise, to propound, to contend
ileri sürmek
urge
ileri sürmek
set forward
ileri sürmek
1. to drive (someone, something) forward. 2. to put forward, set forth (an idea)
ileri sürmek
(Hukuk) assert, urge
ileri sürmek
hold forth
ileri sürmek
bring about
ileri sürmek
drive on
ileri sürmek
put forward
ileri sürmek
broach
ileri sürmek
publish
ileri sürmek
propose
ileri sürmek
interpose
ileri sürmek
enunciate
ileri sürmek
present
ileri sürmek
pronounce
ileri sürmek
lay
ileri sürmek
press home
ileri sürmek
set up
ileri sürmek
prefer
ileri sürmek
(kanıt) adduce
ileri sür
propel
ileri sürme
allegation
ileri sürmek
(Ticaret) claim
ileri sürme
(Felsefe) assertion
ileri sürme
alleging
ileri sürme
allege
ileri sürme
profession
ileri sür
propound
ileri sür
{f} propounding
ileri sür
brought forward
ileri sür
put forward

Barry Taylor's name has been put forward for the post of chairman. - Barry Taylor'un ismi başkanlık makamı için ileri sürüldü.

My friend put forward a good suggestion. - Arkadaşım iyi bir fikir ileri sürdü.

ileri sür
bring forward
ileri sür
{f} propounded
ileri sürmek
bring forward
ileri sürmek
moot
ileri sürmek
submit
ileri sürmek
set forth
ileri sürmek
push forward
ileri sür
bring#forward
ileri sürmek
bring sth up
delil ileri sürmek
(Hukuk) adduce evidence (to), give evidence (to)
haklı neden ileri sürmek
show cause
ileri sürme
induction
ileri sürme
pleading
ileri sürme
enunciation
ileri sürmek
(deyim) bring sth. up
ileri sürmek
observe
ileri sürmek
weigh in with
sebep ileri sürmek
come up with a reason
sebep ileri sürmek
show cause
yeniden ileri sürmek
reassert
ön koşul ileri sürmek
make a reservation
ısrarla ileri sürmek
obtrude
التركية - التركية
getirmek
serdetmek