تعريف işletme في التركية الإنجليزية القاموس.
- management
- running
- operation
The US Department of Agriculture established seven new “regional climate hubs” to help farmers and ranchers adapt their operations to a changing climate.
- ABD Tarım Bakanlığı çiftçilerin ve çiftlik sahiplerinin işletmelerini değişen iklime uyarlamalarına yardımcı olmak için yedi yeni bölgesel iklim merkezi kurdu.
- plant
We have a plant in Boston.
- Boston'da bir işletmemiz var.
- operating
We need to cut down operating costs.
- İşletme maliyetlerini kısmamız gerekir.
At that time she was engaged in operating a tractor.
- O, o zaman bir traktörü işletmekle meşguldü.
- hoax
- operational
- leg pull
- operating (a machine)
- undertaking
- administrating, managing (a business enterprise)
- working
I'm working on finishing my MBA.
- İşletme mastırımı bitirme üzerinde çalışıyorum.
- undertaking, enterprise; administrating, managing; operating, running, working
- (Hukuk) enterprise, undertaking, enterprise, operational
- keeping
- exploitation
- workings
- business enterprise (often used to refer to public-service enterprises or public utilities)
- enterprise
He has always associated with large enterprises.
- O her zaman büyük işletmeler ile ilişki kurmuştur.
The success of the enterprise astonished everybody.
- İşletmenin başarısı herkesi şaşkına çevirdi.
- (Ticaret) enterprice
- (Ticaret) firm
- jack in
- (Ticaret) economic unit
- (Ticaret) concern
- service
- (Bilgisayar) execution
- (Ticaret) entity
- (Ticaret) entreprise; business
- (Ticaret) house
- (Ticaret) production unit
- (Ticaret) business firm
- (Ticaret) foundation
- driving
- manipulation
- handling
- dupe
- işletmek
- operate
Do you have a license to operate a boat?
- Bir tekne işletmek için ehliyetin var mı?
- işletmek
- manage
- işletmek
- run
- işletme bölümü
- production department
- İşletme Devri
- (Ahlak Bilimi) Business transfer
- işletme fakültesi
- school of business administration
- işletme defteri
- business book
- işletme yöneticisi
- Business manager
- işletme basıncı
- operating pressure
- işletme bütçesi
- (Hukuk) operational budget
- işletme dişlisi
- driving wheel
- işletme dişlisi
- driving gear
- işletme düzeneği
- driving gear
- işletme düzeni
- drive assembly
- işletme gereçleri the operating equipment and materials of
- a business
- işletme gübresi
- farm manure
- işletme hakkı
- (Hukuk) operating right
- işletme hakkının el değiştirmesi
- (Hukuk) transfer of operating rights (TOOR)
- işletme hesap dönemi son günü
- settlement day
- işletme hesapları
- (Hukuk) operating accounts
- işletme kasnağı
- driving drum, driving pulley
- işletme kategorileri
- (Hukuk) classes of undertakings
- işletme kelimesi
- (Askeri) procedure word
- işletme kolu
- operating lever, starting lever
- işletme masrafları
- operation expenses
- işletme mekanizması
- operating mechanism
- işletme müdürü
- worker director
- işletme müdürü
- traffic manager
- işletme mühendisi
- plant engineer
- işletme ruhsatı
- (Hukuk) operating license
- işletme sanayi
- (Hukuk) manufacturing
- işletme sermayesi
- capitalization
- işletme suyu
- process water
- işletme takımı
- drive assembly
- işletme talimatı
- working order
- işletme tekeri
- driving wheel
- işletme tekerleği
- driving wheel
- işletme ve bakım
- (Askeri) operation and maintenance
- işletme vergisi
- 1. an excise tax. 2. a sales tax
- işletme vergisi
- excise tax; sales tax
- işletme verimi
- operating efficiency
- işletme yayı
- driving spring
- işletme yönetimi
- business administration
- işletme şartları
- working conditions
- işletme bölümü
- (Ticaret) entity
- işletmek
- {f} bamboozle
- işletmek
- {f} exploit
- bilimsel işletme
- scientific management
- işletme fakültesi
- (Eğitim) faculty of management
- işletme yönetimi
- (Ticaret) management
- işletme yönetimi
- (Ticaret) firm management
- işletmek
- execute
- işletmek
- manipulate
- işletmek
- move
- otel işletme
- hotel management
- işle
- function as
Some English adverbs function as adjectives.
- Bazı İngilizce zarflar sıfat olarak işlevini yerine getirir.
- işle
- {f} manipulated
Sami manipulated Layla to do his dirty work.
- Sami, Leyla'yı kirli işlerini yapması için yönlendirdi.
- işle
- manipulate
Sami manipulated Layla to do his dirty work.
- Sami, Leyla'yı kirli işlerini yapması için yönlendirdi.
- işletme mili
- driving axle
- işletme mili
- drive shaft
- işletme yönetimi
- business economics
- işletmek
- have on
- işletmek
- play a joke on sb
- işletmek
- hoax
- işle
- {f} process
All the same, we still need a scientific account of how exactly pains are caused by brain processes.
- Buna rağmen, bizim hâlâ ağrıların beyin işlemleri tarafından tam olarak nasıl neden olduğu hakkında bilimsel bir açıklamaya ihtiyacımız var.
I will buy you a new word processor.
- Ben sana yeni bir kelime işlemci satın alacağım.
- işle
- {f} cultivated
They cultivated the land.
- Onlar toprağı işlediler.
- işle
- cultivate
They say Zen cultivates our mind.
- Zen'in aklımızı işlediğini söylüyorlar.
They cultivated the land.
- Onlar toprağı işlediler.
- işle
- {f} processing
The customer is responsible for bank transfer processing fees. We thank you for your understanding.
- Müşteri banka havalesi işlem ücretlerinden sorumludur. Anlayışınız için size teşekkür ederiz.
Two more food processing plants closed down this month.
- Bu ay iki tane daha gıda işleme tesisi kapatıldı.
- işletme yönetimi
- business management
- kayık işletme işi
- boats business business
- orman işletme müdürlüğü
- directorate of forestry
- Hava Kuvvetleri işletme sermaye fonu
- (Askeri) Air Force working capital fund
- açık işletme
- open shop; surface mining
- bir yönetim altındaki işletme sayısı
- circuit
- direkt işletme giderleri
- (Ticaret) direct operating expenses
- el ile işletme
- manipulation
- el ile işletme kabilinden
- (Ticaret) manipulatory
- harekat (işletme) testi
- (Askeri) operational test
- ilgi işareti; muhabere işletme talimatları; uzayda cisimlerin teşhisi
- (Askeri) signal of interest; signal operating instructions; space object identification
- işle
- till
- işle
- brocade
- işle
- engraving
- işle
- {f} handle
Tom can't handle this job on his own.
- Tom tek başına bu işle başa çıkamaz.
Your car handles easily.
- Senin araban kolayca işler.
- işle
- engrave
- işletmek
- slang to deceive (someone) by inventing a story; to make fun of, hoodwink
- işletmek
- to run, operate
- işletmek
- ply
- işletmek
- work
- işletmek
- spoof
- işletmek
- control
- işletmek
- dupe
- işletmek
- hornswoggle
- işletmek
- keep
- işletmek
- kid
- işletmek
- actuate
- işletmek
- run the show
- işletmek
- befool
- işletmek
- to run, to operate; to exploit; to keep, to run; to kid, to hoax, to have sb on, to play a joke on sb, to play a trick on sb, to play a prank on sb, to lead sb up the garden path
- işletmek
- cod
- işletmek
- swing
- işletmek
- pull smb.'s leg
- kapalı işletme
- closed shop
- kripto işletme talimatı
- (Askeri) cryptooperating instructions
- muhtemel durum harekatı hareket kabiliyeti planlama ve işletme sistemi
- (Askeri) contingency operations mobility planning and execution system
- orta vadeli işletme kredisi
- (Hukuk) medium term management credit
- periyodik işletme
- cycling
- periyodik işletme süresi
- cycling life
- pilot işletme
- pilot plant
- posta siparişi ile çalışan işletme
- mail order house
- solo bazda raporlayan işletme
- (Ticaret) stand-alone entity
- su yolu işletme kısmı
- (Askeri) water way division
- su yolu işletme şubesi
- (Askeri) water way grand division
- tek patronlu işletme
- oneman business
- tek patronluk işletme
- sole proprietor
- telsiz işletme usulü
- (Askeri) radio procedure
- turizm işletme belgesi
- (Turizm) tourism operation license
- ulaştırma işletme Sermaye Fonu
- (Askeri) transportation working Capital Fund
- zincir ile işletme
- chain drive