Acele et, yoksa son treni kaçıracaksın.
- Hurry up, or you will be late for the last train.
Aceleyle havaalanına gitti.
- He went to the airport in a hurry.
Acele etmek zorunda olmadığımızı söyledim.
- I said we don't have to hurry.
Gerçekten acele etmek zorundayız.
- We've really got to hurry.
Misafirlerimiz bir telaş içindeler.
- Our guests are in a hurry.
Tom ve Mary okula gitmek için telaş içindeydiler.
- Tom and Mary were in a hurry to get to school.
Çabuk ol, yoksa treni kaçıracağız.
- Hurry up, or we'll miss the train.
Çabuk! Kaybedecek zaman yok!
- Hurry! There's no time to lose!
Acele et. Okula geç kalacaksın.
- Hurry up. You'll be late for school.
Acele et, yoksa treni kaçıracaksın.
- Hurry up or you'll miss the train.
İşi hızlandırmak zorunda kaldım.
- I had to hurry the work.
İşi hızlandırmak zorunda kaldım.
- I had to hurry the work.
If you don't hurry you wont finish on time.