Japonya'da ilkbahar ve sonbahar ekinoksları ulusal bayramdır ama yaz ve kış gündönümleri değildir.
- In Japan, the vernal and autumnal equinoxes are national holidays, but the summer and winter solstices are not.
Bayramlardan nefret ederim, çünkü bayramlarda neşeli ve mutlu olmalıyım ve olamıyorum.
- I hate holidays, because I ought to be merry and happy on holidays, and can't.
Ulusal bayramlarda bayrakları havaya kaldırmalıyız.
- We put up the flags on national holidays.
Paskalya İsa Mesih'in dirilişini kutlayan önemli bir Hıristiyan bayramıdır.
- Easter is an important Christian holiday celebrating the resurrection of Jesus Christ.
Tatilde deniz kenarına giderdik.
- We used to go to the seaside on holiday.
Yirmili yaşlarda birçok geç kadın yaz tatilleri esnasında yurt dışına gitmeyi planlıyorlar.
- Many young women in their 20s plan to go abroad during their summer holidays.
O, Fransa'da bir tatil yapmak için kocasını ikna etti.
- She talked her husband into having a holiday in France.
O, ona uzun bir tatile çıkmasını tavsiye etti, bu yüzden o, derhal işi bıraktı ve dünya yolculuğuna çıktı.
- She advised him to take a long holiday, so he immediately quit work and took a trip around the world.
Ebeveynleriyle tatile çıkmayı reddetti.
- He refused to go on holiday with his parents.
O, Fransa'da bir tatil yapmak için kocasını ikna etti.
- She talked her husband into having a holiday in France.
Sadece bir tatil yaptın.
- You just had a holiday.
Koşullar bana böyle bir tatil izin vermez.
- Circumstances do not permit me such a holiday.
Şimdi hiçbir şekilde hasta olmama izin verilmiyor. Yarın benim tatilim.
- I am, by no means, allowed to become ill now, tomorrow is my holiday.
Where will you be spending the holidays?.
I want to take a French course this summer holiday.
... 304 up you know three or four thousand on holidays ...
... web sites if you've been browsing at holidays for ...