In the United States, 20 million new jobs have been created during the past two decades, most of them in the service sector.
- Amerika Birleşik Devletlerinde, geçtiğimiz yirmi yıl boyunca 20 milyon yeni iş yaratılmıştır, onların çoğu hizmet sektöründedir.
Everyone has the right of equal access to public service in his country.
- Her şahıs memleketin kamu hizmetlerine eşitlikle girme hakkını haizdir.
He is rich enough to keep a servant.
- Bir hizmetçi tutacak kadar zengin.
Tom made his servants eat in the dark.
- Tom hizmetçilerine karanlıkta yemek yedirdi.
Tom treated Mary like a maid.
- Tom Mary'ye bir hizmetçi gibi davrandı.
Tom's acknowledgement that he stole the ring cleared the maid of suspicion.
- Yüzüğü onun çaldığına dair Tom'un onayı hizmetçiyi şüpheli olmaktan kurtardı.
The traditional way of learning a language may satisfy at most one's sense of duty, but it can hardly serve as a source of joy. Nor will it likely be successful.
- Bir dil öğrenmenin geleneksel yolu olsa olsa birinin görev duygusunu tatmin edebilir ama o bir sevinç kaynağı olarak hizmet edemez. Ayrıca muhtemelen başarılı olmayacaktır.
We've been waiting on you.
- Biz size hizmet ediyoruz.
We're waiting to be served.
- Biz hizmet edilmeyi bekliyoruz.
Is there postal service on Sunday?
- Pazar günü posta hizmeti var mı?
The postal service in this country isn't fast.
- Bu ülkede posta hizmeti hızlı değildir.
The families of the factory workers need schools, hospitals, and stores, so more people come to live in the area to provide these services, and thus a city grows.
- Fabrika işçilerinin aileleri okul, hastane ve mağazalara ihtiyaç duyar; böylece bu hizmetleri sağlayacak daha fazla insan yaşamak için bu bölgeye gelir ve de bir şehir oluşur.
Bank services are getting more and more expensive.
- Banka hizmetleri gittikçe daha pahalı oluyor.
Why on earth did you take him to the station?
- Hangi akla hizmet onu istasyona götürdün?
After some freight cars were derailed, services were suspended on the Chuo Line.
- Bazı yük vagonları raydan çıktıktan sonra, hizmetler Chuo Hattı üzerinde askıya alındı.
This hotel does not serve lunch.
- Bu otel öğle yemeği hizmeti vermez.
Tom served two terms in Congress.
- Tom Kongrede iki dönem hizmet etti.
Here comes the server.
- İşte hizmetçi geliyor.
I'll be your server tonight.
- Bu gece hizmetçiniz olacağım.
He works at the welfare office.
- O, sosyal hizmetler müdürlüğünde çalışıyor.
The mission remains to serve others.
- Misyon başkalarına hizmet vermeye devam etmektedir.
No, you clean it! I'm not your skivvy! she said.
- O, Hayır, onu sen temizle! Ben senin hizmetçin değilim! dedi.