I awoke this morning feeling very ill.
- Bu sabah kendimi çok hasta hissederek uyandım.
Feeling the house shake, I ran outside.
- Evin sarsılmasını hissederek dışarıya koştum.
Words cannot describe the horror I felt.
- Kelimeler hissettiğim korkuyu anlatamaz.
She was very well before lunch, but felt sick afterward.
- O, öğle yemeğinden önce çok iyiydi, ama sonrasında hasta hissetti.
I'm not feeling too well.
- Ben çok iyi hissetmiyorum.
Feeling tired after his walk in the country, he took a nap.
- Kırsaldaki yürüyüşünden sonra yorgun hissettiği için şekerleme yaptı.
Sensing danger, he ran away.
- Tehlikeyi hissetti, kaçtı.
Mary has nobody to talk with, but she doesn't feel lonely.
- Mary'nin konuşacak hiç kimsesi yok fakat o kendini yalnız hissetmiyor.
I find it necessary to be able to say what I feel.
- Ne hissettiğimi söyleyebilmeyi gerekli buluyorum.