Mary ellerini kalçalarına koydu.
- Mary put her hands on her hips.
Geçen kış Tom buzda kaydı ve kalçasını kırdı.
- Tom slipped on ice and broke his hip last winter.
Büyükannem düştü ve kalça eklemini kırdı.
- My grandmother fell and broke her hip.
Ben gençken, bir çocuğun sahip olabileceği en modern şey, bir transistör radyoydu.
- When I was young, the hippest thing a kid could own was a transistor radio.
When he whispered something into her ear, she moved just as he said, as if she had been hypnotized.
- O onun kulağına bir şey fısıldadığında, o sanki hipnotize olmuş gibi, tam onun söylediği gibi hareket etti.
The facts bear out this hypothesis.
- Gerçekler bu hipotezi doğrulamaktadır.