Mary ellerini kalçalarına koydu.
- Mary put her hands on her hips.
Yağmur yağdığında kalçamın ağrıdığının farkındayım.
- I am aware that my hip aches when it rains.
Büyükannem düştü ve kalça eklemini kırdı.
- My grandmother fell and broke her hip.
Ben gençken, bir çocuğun sahip olabileceği en modern şey, bir transistör radyoydu.
- When I was young, the hippest thing a kid could own was a transistor radio.
This data supports the hypothesis.
- Bu veriler hipotezi desteklemektedir.
When he whispered something into her ear, she moved just as he said, as if she had been hypnotized.
- O onun kulağına bir şey fısıldadığında, o sanki hipnotize olmuş gibi, tam onun söylediği gibi hareket etti.
... puzzled she was the heart of the hip to be empire ...