Excited girls look pretty sometimes.
- Heyecanlı kızlar hoş görünebilir.
I was so excited that I could not fall asleep.
- O kadar heyecanlıydım ki uyuyamadım.
What an exciting game!
- Ne heyecanlı bir oyun!
He has written a number of exciting detective stories.
- O, bir dizi heyecanlı dedektif hikâyesi yazdı.
We're very happy and very excited.
- Çok mutlu ve çok heyecanlıyız.
Tom seems to be happy and excited.
- Tom mutlu ve heyecanlı görünüyor.
I'm nervous and excited.
- Ben kaygılı ve heyecanlıyım.
Tom is nervous and excited.
- Tom sinirli ve heyecanlı.
What an exciting time to be alive.
- Hayatta kalmak için ne heyecanlı bir zaman.
In the most thrilling moment, everyone looked very tense.
- En heyecanlı anda herkes çok gergin görünüyordu.
That week in Boston was pretty hectic.
- Boston'daki o hafta oldukça heyecanlıydı.
It was a little hectic.
- O biraz heyecanlıydı.
You're still feverish.
- Sen hâlâ heyecanlısın.
Tom was in a very agitated state.
- Tom çok heyecanlı bir durumdaydı.
Tom is looking a bit agitated.
- Tom biraz heyecanlı görünüyor.