It was a calculated risk.
- Bu hesaplanmış bir riskti.
Isaac Newton was the first person to estimate the mass of the Sun.
- İsaac Newton, Güneş'in kütlesini ilk hesaplayan kişiydi.
He doesn't check his figures when he's calculating.
- Hesaplarken rakamlarını kontrol etmez.
Tom didn't want to waste any more time calculating how much time had been wasted.
- Tom ne kadar zamanın boşa harcandığını hesaplamada daha fazla zamanı boşa harcamak istemedi.
Scientists can easily compute the distance between planets.
- Bilimciler gezegenler arasındaki uzaklıkları kolayca hesaplayabilir.
A computer can calculate very rapidly.
- Bir bilgisayar çok seri şekilde hesaplayabilir.
To calculate the capacity, multiply the length by the width by the depth.
- Kapasiteyi hesaplamak için, uzunluğu genişlikle derinlikle çarpın.
A computer can calculate very rapidly.
- Bir bilgisayar çok seri şekilde hesaplayabilir.
George calculated the cost of the trip.
- George yolculuğun maliyetini hesapladı.
Tom calculated his expenses.
- Tom giderlerini hesapladı.