He calculated the expenses.
- O, giderleri hesapladı.
Tom calculated his expenses.
- Tom giderlerini hesapladı.
Isaac Newton was the first person to estimate the mass of the Sun.
- İsaac Newton, Güneş'in kütlesini ilk hesaplayan kişiydi.
The abacus is a calculating tool.
- Abaküs bir hesaplama aracıdır.
Tom didn't want to waste any more time calculating how much time had been wasted.
- Tom ne kadar zamanın boşa harcandığını hesaplamada daha fazla zamanı boşa harcamak istemedi.
A computer can calculate things really quickly.
- Bir bilgisayar gerçekten hızlı bir şekilde bir şeyler hesaplayabilir.
Scientists can easily compute the distance between planets.
- Bilimciler gezegenler arasındaki uzaklıkları kolayca hesaplayabilir.
To calculate the volume, multiply the length by the width by the depth.
- Hacimi hesaplamak için uzunluğu genişlikle ve derinlikle çarp.
To calculate the capacity, multiply the length by the width by the depth.
- Kapasiteyi hesaplamak için, uzunluğu genişlikle derinlikle çarpın.
I will account for the incident.
- Ben olay için hesap vereceğim.
She was asked to account for her conduct.
- Ona davranışı için hesap soruldu.
Tom did a quick calculation in his head.
- Tom kafasında hızlı bir hesaplama yaptı.
I've been doing some calculations.
- Bazı hesaplamalar yapmaktayım.
Their job is to calculate salaries.
- Onların işi maaşları hesaplamak.
To calculate the capacity, multiply the length by the width by the depth.
- Kapasiteyi hesaplamak için, uzunluğu genişlikle derinlikle çarpın.
Isaac Newton was the first person to estimate the mass of the Sun.
- İsaac Newton, Güneş'in kütlesini ilk hesaplayan kişiydi.
Tom was counting on Mary to help him get ready for the party.
- Tom Mary'nin, parti hazırlığı için ona yardım edeceğini hesaplamıştı.
Abacuses are counting devices.
- Abaküsler hesaplama aracıdır.
The bill must be paid today.
- Hesap bugün ödenmelidir.
The bill added up to three thousand dollars.
- Hesap üç bin dolar tuttu.
Statements will be mailed every quarter.
- Hesap özetleri her üç ayda bir gönderilecektir.
It's not easy to figure out the cost.
- Maliyeti hesaplamak kolay değil.
We have to figure out how much it's going to cost us.
- Bunun bize kaça mal olacağını hesaplamak zorundayız.
Do you two have separate bank accounts?
- Siz ikinizin ayrı banka hesapları var mı?
I've opened many Facebook and Twitter accounts since 2008. I now have six Facebook accounts and fifteen Twitter accounts.
- 2008'den beri bir sürü Facebook ve Twitter hesapları açtım. Şimdi altı Facebook hesabım ve on beş Twitter hesabım var.
We'd like separate checks, please.
- Ayrı hesaplar istiyoruz, lütfen.
Tom double-checked his bank balance before writing the check.
- Tom çek yazmadan önce hesap bakiyesini kontrol etti.
The calculator on the table is mine.
- Masadaki hesap makinesi benim.
He made a complete financial record on his computer, basing his calculations on countless receipts and bank records.
- O, sayısız makbuz ve banka kayıtlarıyla ilgili yaptığı hesaplamalara dayandırarak, bilgisayarında tam bir mali kayıt yaptı.
What's my bank balance this month?
- Bu ay benim hesap bakiyem nedir?
I'd like to find out my bank balance.
- Banka hesap bakiyemi öğrenmek istiyorum.
I cannot calculate the final cost until I talk with our contractors.
- Ben müteahhitlerle konuşuncaya kadar nihai maliyeti hesaplayamam.
Tom calculated that he had given Mary over 34,000 dollars in the past six months.
- Tom Mary'ye geçen altı ay içinde 34,000 dolardan daha fazla verdiğini hesapladı.
The calculator on the table is mine.
- Masadaki hesap makinesi benim.
I am calculating my salary.
- Maaşımı hesaplıyorum.
He is shrewd and calculating.
- O, kurnaz ve hesapçıdır.
Tom was counting on Mary to help him get ready for the party.
- Tom Mary'nin, parti hazırlığı için ona yardım edeceğini hesaplamıştı.
Abacuses are counting devices.
- Abaküsler hesaplama aracıdır.