O kelime onu mükemmel şekilde açıklıyor.
- That word describes it perfectly.
İki insan birbirlerini mükemmel şekilde anlıyorlardı, ve birbirlerinin güçlü niteliklerine karşılıklı saygıları vardı.
- The two men understood one another perfectly, and had a mutual respect for each other's strong qualities.
Kim kendi anadilini kusursuz bir biçimde bilir?
- Who knows his own mother tongue perfectly?
Görev kusursuz olarak gitti.
- The mission went perfectly.
Ben tamamen normalim.
- I'm perfectly normal.
Pozisyonunuzu tamamen anlayabiliyorum.
- I can understand your position perfectly.
Hayali gitar becerilerini mükemmelleştirmek için saatler harcadı.
- He spent hours perfecting his air guitar skills.