Maria knows everything there is to know about dairying, having been employed in the field for over 35 years.
- Maria, 35 yılı aşkın bir süredir arazide istihdam edildiği için, sütçülük hakkında herşeyi bilir.
I find it boring everything I do not fall in love with.
- Aşık olmadığım herşeyi sıkıcı buluyorum.
Put everything in my basket.
- Her şeyi sepetime koy.
Don't worry, everything will be OK.
- Üzülmeyin, her şey düzelecek.
He values honor above anything else.
- O, onura her şeyden daha çok değer verir.
If you want to have parties in my house, clean up everything afterwards, and don't break anything, or else pay for the damage.
- Benim evimde partiler vermek istiyorsanız, daha sonra her şeyi temizleyin ve bir şey kırmayın, ya da zarar için ödeme yapın.
All's fair in love and war.
- Aşkta ve savaşta her şey adildir.
All you ever do is nitpick. I wish you could say something more constructive.
- Şu ana kadar yaptığın bütün şey her şeye kusur bulmak, keşke daha yapıcı bir şey söyleyebilsen.
Some humans believe that there exists a god who is omniscient, omnipotent and omnipresent.
- Bazı insanlar; her şeyi bilen, her şeye gücü yeten ve her yerde olan bir tanrının var olduğuna inanıyorlar.
Jane Goodall discovered that chimpanzees are omnivorous, not vegetarian.
- Jane Goodall şempanzelerin her şeyi yediklerini, vejetaryen olmadıklarını keşfetti.