Languages are not carved in stone. Languages live through all of us.
- Diller taşa kazınmamıştır. Diller hepimizin sayesinde yaşar.
She made coffee for all of us.
- O hepimiz için kahve yaptı.
He was always drinking in those days.
- O, o günlerde hep içki içiyordu.
Tom always insists that he's right even when we all know that he's wrong.
- Hepimiz onun hatalı olduğunu bilsek bile, Tom her zaman haklı olduğunu iddia eder.
The weather today is great, but lately it's been raining all the time.
- Bugün hava harika fakat bu günlerde hep yağmur yağdı.
I do it all the time.
- Ben bunu hep yaparım.
Every time I read this novel, I find it very interesting.
- Ne zaman bu romanı okusam bana hep çok ilginç gelir.
I've waited forever for this day to come.
- Hep bugünün gelmesini bekledim.
And they all lived happily ever after.
- Ve ondan sonra hep mutlu yaşadılar.
Why would you ever want to work on Wall Street?
- Neden hep Wall Street'te çalışmak istersin?
Thank you, everybody. Thank you so much.
- Hepinize teşekkür ederim. Çok teşekkür ederim.
Wolverine is omnivorous.
- Porsuk bir hepçildir.
This is an omnivorous species.
- Bu hepçil bir türdür.
He is the heaviest of us all.
- O hepimizin en ağırıdır.
She made coffee for all of us.
- O hepimiz için kahve yaptı.