hedefle

listen to the pronunciation of hedefle
التركية - الإنجليزية
{f} targeted

Facebook makes money by selling targeted advertising. - Facebook hedeflenmiş reklam satarak para kazanır.

{f} project
{f} aim

You're not aiming high enough. - Yeterince yüksek hedeflemiyorsun.

That's what we're aiming for. - O, hedeflediğimiz şey.

{f} targeting

Our city police have a new campaign targeting drunken driving. - Bizim şehir polisinin sarhoş sürücüleri hedefleyen yeni bir kampanyası var.

{f} projected
hedef
target

Aim at the target with this gun. - Bu tabanca ile hedefe nişan al.

The arrow fell short of the target. - Ok hedefine varamadı.

hedeflemek
aim

It is wrong to aim at fame only. - Sadece şöhreti hedeflemek yanlıştır.

hedeflemek
aim at

It is wrong to aim at fame only. - Sadece şöhreti hedeflemek yanlıştır.

hedef
goal

They reached their goal. - Onlar hedefine ulaştı.

The goal of the center should be to train young people from other countries within a specific time period. - Merkezin hedefi, diğer ülkelerden gelen gençleri belli bir zaman aralığında eğitmek olmalıdır.

hedef
(Hukuk) objective

The objectives of the marketing department and the sales department are not necessarily the same. - Pazarlama bölümü ve satış bölümü hedefleri mutlaka aynı değildir.

That is a very important objective and it will be quite tricky to achieve. - Bu çok önemli bir hedef ve ulaşmak oldukça zor olacak.

hedef
aim

Aim at the target with this gun. - Bu tabanca ile hedefe nişan al.

Barack Obama is aiming for an international ban on nuclear weapons, but is not against them in all wars. - Barack Obama, nükleer silahlarla ilgili uluslararası bir yasaklamayı hedefliyor, fakat tüm savaşlarda onlara karşı değil.

hedef
destination

What's your final destination? - Senin nihai hedefin nedir?

The ship proceeded to her destination. - Gemi hedefine doğru ilerledi.

hedef
{i} object

The uprising failed to achieve its objectives. - Ayaklanma, hedeflerine ulaşmakta başarısız oldu.

That is a very important objective and it will be quite tricky to achieve. - Bu çok önemli bir hedef ve ulaşmak oldukça zor olacak.

hedef
intention
hedef
(Bilgisayar) to
hedef
(Ticaret) goals

After reflecting on my life up to now, I decided that I needed to change my goals. - Şimdiye kadarki hayatımı derinlemesine düşündükten sonra hedeflerimi değiştirmem gerektiğine karar verdim.

Did you accomplish your goals? - Hedeflerini gerçekleştirdin mi?

hedeflemek
home
hedef
(Bilgisayar) copy to
hedef
mission

The principal goal of NASA's Juno mission is to understand the origin and evolution of Jupiter. - NASA'nın Juno misyonunun temel hedefi Jüpiterin kökeni ve evrimini anlamaktır.

hedef
(Bilgisayar) dest

As soon as I arrived at the destination, I called him. - Hedefe varır varmaz onu aradım.

Although each person follows a different path, our destinations are the same. - Her insan farklı bir yol izlesede, hedeflerimiz aynıdır.

hedef
cock-shy
hedef
end

She has finally achieved her end. - Sonunda hedefine ulaştı.

The end justifies the means. - Hedefe giden her yol mübahtır.

hedef
point
hedeflemek
target
hedef
{i} bourn
hedef
cause
hedef
mark

Thus, the ethical issue remains: Should cigarette makers be allowed to target global markets? - Bu yüzden, etik sorun devam ediyor: sigara üreticilerine hedef küresel pazarlara izin verilmeli mi?

The objectives of the marketing department and the sales department are not necessarily the same. - Pazarlama bölümü ve satış bölümü hedefleri mutlaka aynı değildir.

hedef
to target
hedef
Terminus
hedef
blank
hedef
bourne
hedef
target, mark
hedef
(bomba) home
hedef
Land of Promise
hedef
clout
hedef
cock shy
hedef
target, mark; object, objective, aim, goal, cause erek, amaç, gaye, maksat
hedef
object, aim, goal
hedef
butt
hedef
Promised Land
hedef
(okçuluk) rover
hedef
drift
hedef
animus
hedeflemek
(Hukuk) targeted
hedeflemek
take aim at
hedeflemek
work up
hedeflemek
sight
hedeflemek
to aim (at)
hedeflemek
zero in on
hedeflemek
have in one's sights
hedeflemek
to aim to (do something)
hedeflemek
intend
التركية - التركية

تعريف hedefle في التركية التركية القاموس.

HEDEF
(Osmanlı Dönemi) İri vücudlu adam
HEDEF
(Osmanlı Dönemi) Yüksek, bülend
HEDEF
(Osmanlı Dönemi) Emel. Varılmak istenen gaye
HEDEF
(Osmanlı Dönemi) Bir işe yaramayan, tembel ve uykucu olan. L.R
HEDEF
(Osmanlı Dönemi) Nişan noktası
Hedef
nişane
Hedef
amaç
Hedef
(Osmanlı Dönemi) URZA
Hedef
nişangah
Hedef
(Osmanlı Dönemi) GARAM
hedef
Amaç, gaye, maksat: "Asıl önemlisi devlet büyük hedefler dikmişti; milletin benimsediği, övündüğü hedeflerdi bunlar."- T. Buğra
hedef
Nişan alınacak yer
hedef
Amaç, gaye, maksat
hedeflemek
Hedef yapmak
hedefle
المفضلات