Cennette sevmek için bekleyebilirim.
- I can wait to love in heaven.
Horatio, Cennette ve Dünyada sizin felsefenizde hayal edilenden çok daha fazla şeyler vardır.
- There are more things in Heaven and Earth, Horatio, than are dreamt of in your philosophy.
Allah göğü ve yeri yarattı.
- God created the heaven and the earth.
Allah elimizden gelen her şeyi yaptığımızı biliyor.
- Heaven knows we've done everything we can.
Gökyüzünde binlerce yıldız parlıyor.
- Thousands of stars shone in the heavens.
Birçok yıldız gökyüzünde parlıyor.
- Many stars shine in the heavens.
Tanrı'ya şükür bugün özgürüm.
- Thank heavens, I'm free today.
Tanrıya şükürler olsun! Ben zamanında geliyorum.
- Heaven be praised! I come on time.
Gökyüzü çok berraktı.
- The sky was as clear as ever.
Gökyüzüne bakılırsa yakında yağmur yağacak.
- Judging from the sky, it will rain soon.
Gökyüzü yavaş yavaş bulutlandı.
- The sky has gradually clouded over.
Gök bugün mavi, bulutsuz.
- The sky today is blue, without a cloud.
O, haberi duyduktan sonra mutluluktan havalara uçtu.
- After he heard the news, Tom was in seventh heaven.
Birçok yıldız gökyüzünde parlıyor.
- Many stars shine in the heavens.
Gökyüzünde binlerce yıldız parlıyor.
- Thousands of stars shone in the heavens.
Hava soğuk olacak ve gökyüzü basık olacak.
- It will be cold and the sky will be overcast.
Gökyüzü güzel hava vaadediyor.
- The sky promises fair weather.
This mortal has incurred the wrath of the skies.
Soaking in a warm bath after a long day at work is sheer heaven.
... I was just in North Korea, for heaven's sake. ...