O kötü işitmekten özürlü.
- She is handicapped by poor hearing.
Daha fazla özürler işitmek istemiyorum.
- I don't want to hear any more excuses.
Öyle söylediğini duymak başımı döndürüyor.
- It makes my head swim to hear you say that.
Onun bekar olduğunu duymaktan dolayı mutluyum.
- I'm glad to hear that she is unmarried.
Fransızcanın öğrenmek için zor bir dil olduğunu duydum.
- I've heard French is a difficult language to learn.
Herkes kelimeleri ezbere öğrenmek zorunda.
- Everyone has to learn the words by heart.
Onu dinlemekten bıktım.
- I'm sick of hearing it.
Haberi dinlemek için güçlükle bekleyebildim.
- I could hardly wait to hear the news.
İşitebilmek için önde oturdu.
- He sat in the front so as to be able to hear.
Bip sesini işittikten sonra mesajınızı bırakın.
- Leave your message after hearing the beep.
Yakında sizden haber almak için sabırsızlanıyorum.
- I look forward to hearing from you soon.
Yakında sizden haber almak için sabırsızlanıyorum.
- I am looking forward to hearing from you soon.
Adam, soon as he heard / The fatal Trespass don by Eve, amaz'd, / Astonied stood and Blank .
Your case will be heard at the end of the month.
I heard a sound from outside the window.
Eventually the king chose to hear her entreaties.
Agayne there was dissencion amonge the iewes for these sayinges, and many of them sayd: He hath the devyll, and is madde: why heare ye hym?.
I was deaf, and now I can hear.