In order to give him a surprise on his birthday, I prepared a fantastic cake.
- Ona doğum gününde bir sürpriz yapmak için, ben harika bir pasta hazırladım.
He prepared his speech very carefully.
- Konuşmasını çok dikkatlice hazırladı.
Get ready for the trip at once.
- Hemen yolculuğa hazırlan.
The meat's not ready yet.
- Et henüz hazır değil.
India is poised to surpass China and become the world's most populous country.
- Hindistan Çin'i geçip dünyanın en yoğun nüfuslu ülkesi olmaya hazır.
We went without him since he wasn't ready.
- Hazır olmadığı için onsuz gittik.
Tom set the table for dinner while Mary cooked.
- Mary pişirirken, Tom akşam yemeği için masayı hazırladı.
Peter, Nancy will be ready in while.
- Peter, Nancy bir süre içinde hazır olacaklar.
A group of students built an orthopaedic hand using a 3-D printer.
- Bir grup öğrenci, 3 boyutlu bir yazıcı kullanarak ortopedik bir el hazırladı.
Jack wanted Mary to kill Tom with her own hands, but Mary objected saying she was not ready yet.
- Jack, Mary'nin Tom'u kendi elleriyle öldürmesini istedi ama Mary henüz hazır olmadığını söyleyerek itiraz etti.
Happiness is not something ready made. It comes from your own actions.
- Mutluluk hazır bir şey değildir. O sizin kendi hareketlerinizden geliyor.
On your marks, get set, go!
- Çizgilerinize, hazırlanın, başlayın!
Tom is ready to settle down and start a family.
- Tom yerleşmek ve bir aile kurmak için hazır.
Tom is never on hand when I want him.
- Tom ben onu istediğimde asla hazır değildir.
Details weren't immediately available.
- Ayrıntılar hemen hazır değildi.
Prepare for immediate departure.
- Acil kalkış için hazırlanın.
You had better prepare yourself for the next game.
- Bir sonraki oyun için kendini hazırlasan iyi olur.
Are you ready for today's game?
- Bugünkü oyun için hazır mısın?
Are you available next week for a follow-up interview?
- Önümüzdeki hafta bir görüşme mülakatı için hazır mısınız?
Shuttles will be available.
- Servisler hazır olacak.
It will take five to ten years for the technology to be ready.
- Teknolojinin hazır olması 5-10 yıl alır.
At eight o'clock I will be ready for work.
- Saat sekizde iş için hazır olacağım.
I am always ready to help you.
- Ben her zaman sana yardım etmeye hazırım.
I am ready to go with you.
- Ben sizinle birlikte gitmek için hazırım.
You must get ready quickly.
- Çabucak hazırlanmalısın.
Dan fixed a quick meal for Linda.
- Dan, Linda için hızlıca bir yemek hazırladı.
The plane is now operational.
- Uçak artık kullanıma hazırdır.
You can make it! Go for it. I'll stand by you.
- Onu yapabilirsin! Kim tutar seni. Yardımına hazır olacağım.
Stand by for instructions.
- Talimatlar için hazır olun.
She was always willing to help people in trouble.
- O her zaman başı dertte olan insanlara yardım etmeye hazırdı.
I am willing to help you with your work.
- Ev ödevinizde size yardım etmeye hazırım.
Have you finished your preparations for the trip?
- Yolculuk için hazırlıklarını tamamladın mı?
When will your homework be finished?
- Ev ödevin ne zaman hazır olacak?
Who in this room is prepared to stand up for their rights?
- Bu odada kim hakları için ayağa kalkmaya hazır?
Instead of preparing a dinner by candlelight, she put her boyfriend up for auction on eBay.
- Mum ışığı yanında akşam yemeği hazırlama yerine o, eBay'da açık artırma için erkek arkadaşını satışa sundu.
We are agreeable to your conditions.
- Biz sizin koşullarınızla anlaşmaya hazırız.
All the members were present at the meeting.
- Tüm üyeler toplantıda hazır bulundu.
All the members were present.
- Bütün üyeler hazır bulundu.
I cut myself with a knife while I was making dinner.
- Yemek hazırlarken kendimi bıçakla kestim.
I am not on call tomorrow.
- Yarın göreve hazır değilim.
National rescue teams are on standby ready to fly to Japan.
- Milli kurtarma ekipleri beklemede Japonya'ya uçmaya hazır.