hayatta

listen to the pronunciation of hayatta
التركية - الإنجليزية
alive

Both brothers are still alive. - Erkek kardeşlerin her ikisi de hâlâ hayatta.

If it weren't for her help, I would not be alive now. - Onun yardımı olmasa, şu an hayatta olmam.

survive on
in life
hayatta kalan
survivor

Tom donated money to the Red Cross to help survivors of the earthquake. - Tom depremden hayatta kalanlara yardım etmek için Kızıl haça para bağışladı.

Mary is the only survivor of the plane crash. - Mary, uçak kazasından sonra tek hayatta kalandır.

hayatta kalmak
survive

You were lucky to survive the attack. - Saldırıda hayatta kalmak için şanslıydınız.

Tom understands what it takes to survive. - Tom hayatta kalmak için ne gerektiğini anlıyor.

hayatta kalma
survival

Food, clothing and shelter are the foundations of survival. - Gıda, giyim ve barınak hayatta kalmanın temelleridir.

Adaptation is the key to survival. - Adaptasyon hayatta kalmak için anahtardır.

hayatta kalmak
live
Hayatta olmaz
No way!, Not on your life!, No fear!
hayatta bir kere
once in a lifetime
hayatta kalmak
keep alive
hayatta kalmak
to survive

If you have no food, you got to eat roots and insects in order to survive. - Yiyeceğiniz yoksa, hayatta kalmak için kökleri ve böcekleri yemek zorundasınızdır.

You were lucky to survive the attack. - Saldırıda hayatta kalmak için şanslıydınız.

hayatta olma şartıyla sahiplik
life interest
hayatta olmak
to be alive
hayatta kalmak
exist
hayatta kalmak
living through

She was living through her daughter.

hayatta kalmak
remain alive
bitkisel hayatta olan
vegetative
kurtularak hayatta kalmak
live through
sivil hayatta
(deyim) in civvy street
çok çekip hayatta pişmek
go through the mill
çok çekip hayatta pişmek
pass through the mill
özel hayatta
in private