The picnic was a disappointment.
- Piknik bir hayal kırıklığıydı.
Such was Linda's disappointment that she burst into tears.
- Linda'nın hayal kırıklığı öylesine fazlaydı ki gözyaşlarına boğuldu.
My mother was disappointed by my failure.
- Hatamdan dolayı annem hayal kırıklığına uğradı.
Tom was disillusioned.
- Tom hayal kırıklığına uğradı.
Don't be disillusioned.
- Hayal kırıklığına uğrama.
It was such a letdown.
- Böylesine bir hayal kırıklığıydı.
When the food is bad, it's a real letdown.
- Yemek kötü olduğunda, gerçek bir hayal kırıklığıdır.
I fully understand your frustration.
- Senin hayal kırıklığını tamamen anlıyorum.
I understand Tom's frustration.
- Tom'un hayal kırıklığını anlıyorum.
Mary has been badly let down.
- Mary berbat bir şekilde hayal kırıklığına uğratıldı.
You won't be let down if you read the entire book.
- Kitabın tamamını okursanız hayal kırıklığına uğramazsınız.