Imagine that you had a time machine.
- Bir zaman makinen olduğunu hayal et.
We are not as happy or unhappy as we imagine ourselves to be.
- Olmayı hayal ettiğimiz kadar mutlu ya da mutsuz değiliz.
Layla fantasized about killing her mother her entire life.
- Leyla hayatını boyunca annesini öldürmeyi hayal etti.
Tom doesn't believe that ghosts exist.
- Tom hayaletlerin var olduğuna inanmıyor.
Do you really believe in ghosts?
- Gerçekten hayaletlere inanır mısınız?
I woke up in the middle of the night and saw a strange, scary shape on my bed.
- Gecenin ortasında uyandım ve yatağımda garip, korkunç bir hayalet gördüm.
Mary felt as if a ghost or spirit had touched her back.
- Mary bir hayalet ya da ruhu sırtına dokunmuş gibi hissetti.
Do ghosts have shadows?
- Hayaletlerin gölgeleri var mı?
The Phantom slowly, gravely, silently, approached.
- Hayalet yavaş yavaş, ciddi, sessizce yaklaştı.
Children came running in terror from the different spookhouses along the street.
- Çocuklar yol boyunca farklı hayaletevlerden dehşet içinde koşarak geldiler.
Leonardo DiCaprio won the Oscar for best actor for his role as Hugh Glass in The Revenant.
- Leonardo DiCaprio, Hayalet filminde Hugh Glass rolüyle en iyi erkek oyuncu dalında Oscar kazandı.