Onun düğünü hakkında bir şey bilmemen tuhaf.
- It is strange that you know nothing about her wedding.
Öyle ucuz bir otelde misafir edilmesi tuhaf.
- It is strange that he should be put up at such a cheap hotel.
O, yılanlar gibi, garip hayvanlardan hoşlanıyor.
- It likes strange animals, like snakes.
Garip bir keşif yaptılar.
- They made a strange discovery.
Bir yabancı omzuma arkadan dokundu. Beni başka birisiyle karıştırmış olmalı.
- A stranger tapped me on the shoulder from behind. He must have mistaken me for someone else.
Buralarda bir yabancıyım.
- I'm a stranger in these parts.
Bu evle ilgili acayip bir şey var.
- There's something strange about this house.
Onları hayat görüşü acayip görünebilir.
- Their view of life may appear strange.
Onun hobisi bilinmeyen kelebekler toplamaktır.
- His hobby is collecting strange butterflies.
A strange quark is electrically charged, carrying an amount -1/3, as does the down quark.