having the particular quality or character specified

listen to the pronunciation of having the particular quality or character specified
الإنجليزية - التركية

تعريف having the particular quality or character specified في الإنجليزية التركية القاموس.

such
çok

Öylesine bir şeyi bir kez çok sık yaparsın ve cezalandırılırsın. - You do such a thing once too often and get punished.

Bilirsin çok şanslısın! Böyle bir şey bir ömür boyu sadece bir kez olur. - You're very lucky you know! A such thing happen only once in a lifetime.

such
bu gibi

Bu gibi olaylar oldukça yaygındır. - Such incidents are quite common.

Ben lise mezunuyum yani ben lise problemlerini ve bu gibi şeyleri cevaplayabilirim. - I'm a high school graduate so I am that much able to answer high school problems and such.

such
as such böyle olmak sıfatıyla
such
{z} 1. öyle/şöyle/böyle bir kişi/şey; öyle/şöyle/böyle kişiler/şeyler: It's his philosophy, if it may be called such. Onun felsefesidir, eğer
such
(sıfat) öyle, böyle, bu gibi, bu tür, o kadar, çok
such
oldukça

Bu gibi olaylar oldukça yaygındır. - Such incidents are quite common.

Tom böylesine çekingen bir adam. O oldukça kendine güvensiz gibi görünüyor. - Tom is such a diffident man. He seems to have quite low self-esteem.

such
(zarf) çok, öylesine, böylesine, oldukça
such
o gibi
such
böylesine

Aklında ne olduğuna dair hiçbir fikrim yok, böylesine olumlu teklifi reddetti. - I have no idea what he has in mind, rejecting such a favorable proposal.

Böylesine büyük bir köpeği asla görmedim. - I've never seen such a big dog.

such
meselâ

Pek çok meyve ihraç ederler, mesela portakal, greyfurt ve limon. - They export a lot of fruit, such as oranges, grapefruits and lemons.

having the quality
nitelikli
such
ne kadar da

Ne kadar da güzel kirpiklerin var. - You have such beautiful lashes.

Ne kadar da güzel bir adın var. - You have such a beautiful name.

such
şu kadar
such
ne kadar

Ne kadar da güzel bir adın var. - You have such a beautiful name.

Tom ve Mary mükemmel bir çiftti. Ne kadar utanç verici. - Tom and Mary were a perfect couple. It's such a shame.

such
öylesine çok
such
öylesi

Öylesine sıcak bir gündü ki yüzmeye gittik. - It was such a hot day that we went swimming.

Öylesine bir şeyi bir kez çok sık yaparsın ve cezalandırılırsın. - You do such a thing once too often and get punished.

such
bu
such
öyleleri
such
o kadar çok

Yoğun trafiğin gürültüsü o kadar çoktu ki polis kendini duyuramadı. - The noisy of heavy traffic was such that the policeman could not make himself heard.

Soğuk o kadar çoktu ki kuşlar aniden düştü. - The frost was such that the birds fell on the fly.

الإنجليزية - الإنجليزية
such
having the particular quality or character specified

    الواصلة

    ha·ving the par·ti·cu·lar qua·li·ty or char·ac·ter spe·ci·fied

    التركية النطق

    hävîng dhi pırtîkyılır kwälıti ır kerîktır spesıfayd

    النطق

    /ˈhavəɴɢ ᴛʜē pərˈtəkyələr ˈkwälətē ər ˈkerəktər ˈspesəˌfīd/ /ˈhævɪŋ ðiː pɜrˈtɪkjəlɜr ˈkwɑːlətiː ɜr ˈkɛrɪktɜr ˈspɛsəˌfaɪd/
المفضلات