having possessions equal to; having wealth or estate to the value of

listen to the pronunciation of having possessions equal to; having wealth or estate to the value of
الإنجليزية - التركية

تعريف having possessions equal to; having wealth or estate to the value of في الإنجليزية التركية القاموس.

worth
değer

Bu sorun tartışılmaya değer. - This problem is worth discussing.

Müze görülmeye değer. - The museum is worth a visit.

worth
değmek
worth
sahibi
worth
değerli

Onun hayal edebileceğinden daha değerli bir yüzüğü var. - She has a ring worth more than she can imagine.

O, senin ne kadar değerli olduğunla ilgili değil fakat sana sahip oldukları için ne kadar ödeyecekleri ile ilgilidir. - It's not about how much you're worth, but how much they are going to pay for having you.

worth
kadir
worth
{s} değerinde

Yeni evrak sistemi 4.000$ değerinde. - The new document system is worth $4,000.

Tom'un üç yüz bin dolar değerinde bir hayat sigortası vardı. - Tom had a life insurance policy worth three hundred thousand dollars.

worth
{i} kıymet, değer: It's of very little worth. Kıymeti pek az. Give me five hundred thousand liras' worth of cheese. Bana beş yüz bin liralık
worth
{i} değerli şey
worth
{s} layık

O kuşkuya layık değildi. - He wasn't worthy of suspicion.

Mary güveninize layık değildi. - Mary was not worthy of your trust.

worth
(sıfat) değer, layık, bedel, değerinde
worth
(isim) değer, bedel, değerli şey
الإنجليزية - الإنجليزية
worth
having possessions equal to; having wealth or estate to the value of

    الواصلة

    ha·ving possessions e·qual to; ha·ving wealth or es·tate to the val·ue of

    النطق

المفضلات