having a specified number of people or units

listen to the pronunciation of having a specified number of people or units
الإنجليزية - التركية

تعريف having a specified number of people or units في الإنجليزية التركية القاموس.

strong
güçlü

O, iyi bir çocuktur ve güçlüdür. - He is a good boy, and he is strong.

Herkesin hem güçlü hem de zayıf noktaları vardır. - Everyone has both strong and weak points.

strong
{s} sert

Bu kahve gerçekten sert. - This coffee is really strong.

Rüzgar hâlâ sert esiyor. - The wind still blows strongly.

strong
kesin (görüş)
strong
muazzam
strong
mukavemetli

Mukavva, kağıttan daha mukavemetlidir. - Cardboard is stronger than paper.

strong
yaman
strong
{s} ağır

Bu merdiven benim ağırlığımı taşıyacak kadar güçlü mü? - Is this ladder strong enough to bear my weight?

Yapı bu kadar ağırlığı taşıyacak kadar güçlü değil. - The structure isn't strong enough to support that much weight.

strong
(içki/sigara/vb.) sert
strong
şiddetli

Tom'un Mary'ye olan yoğun ilgisi, bende şiddetli bir kıskançlık hissi uyandırdı. Ama belli etmedim. - Tom's strong interest in Mary provoked my jealousy. But I managed to conceal.

Hokkaido'daki şiddetli deprem geniş çaplı hasara neden oldu. - The strong earthquake in Hokkaido caused extensive damage.

strong
ağır kokulu
strong
metin
strong
sağlam

Karton, kağıttan daha sağlamdır. - Cardboard is stronger than paper.

Bu ipin yeterince sağlam olduğunu düşünüyor musun? - Do you think this rope is strong enough?

strong
{s} istikrarlı

O,İngilizceyi istikrarlı bir Alman aksanıyla konuşur. - He speaks English with a strong German accent.

İhracaatlar güçlüyken, ithalatlar istikrarlı kalırken ülkenin ticaret dengesi geçen yıl gelişti. - The nation's trade balance improved last year as exports were strong, while imports remained steady.

strong
(zarf) güçlü olarak, kuvvetle, şiddetle
strong
{s} keskin
strong
{s} istekli

O, dürüst, güçlü ve kararlar vermek için istekliydi. - He was honest, strong, and willing to make decisions.

strong
{s} alkollü
strong
temeli sağlam
strong
{s} şiddetli (rüzgâr/darbe)
strong
{s} iradeli

Tom güçlü iradelidir. - Tom is strong-willed.

Mary çok iradeli bir kadın. - Mary is a very strong-willed woman.

الإنجليزية - الإنجليزية
strong

The enemy's army force was five thousand strong.

having a specified number of people or units

    الواصلة

    ha·ving a spe·ci·fied num·ber of peo·ple or units

    التركية النطق

    hävîng ı spesıfayd nʌmbır ıv pipıl ır yunıts

    النطق

    /ˈhavəɴɢ ə ˈspesəˌfīd ˈnəmbər əv ˈpēpəl ər ˈyo͞onəts/ /ˈhævɪŋ ə ˈspɛsəˌfaɪd ˈnʌmbɜr əv ˈpiːpəl ɜr ˈjuːnəts/
المفضلات