تعريف hava في التركية الإنجليزية القاموس.
- weather
I don't want to talk about the weather.
- Hava hakkında konuşmak istemiyorum.
Luckily, the weather turned out fine.
- Çok şükür hava düzeldi.
- (Hukuk) air
I'm at the airport now.
- Şimdi havaalanındayım.
Flowers and trees need clean air and fresh water.
- Çiçeklerin ve ağaçların temiz havaya ve taze suya ihtiyacı vardır.
- spirit
The senior citizens' spirits were high in spite of the bad weather.
- Yaşlıların ruhları kötü havaya rağmen yüksekti.
- surrounding air
- service
The weather service has issued a severe weather warning.
- Hava hizmeti şiddetli hava uyarısı yayınladı.
Pilots communicate with airport services by radio.
- Pilotlar telsizle havaalanı hizmetleri ile iletişim kurar.
- tone
- aura
- naught
The naughty girl assumed an air of innocence.
- Yaramaz kız bir masum havası üstlendi.
- nil
- (Ticaret) common property
- ether
- showing-off
- boisterous
- style
- climate
Today, there is a climate of relative peace in the south-east.
- Bugün, Güneydoğu'da göreceli bir barış havası vardır.
He will soon get used to the climate here.
- Yakında buradaki havaya alışacaktır.
- (Askeri) Advisory Group for Aerospace Research and Development
- ambience
- airs
She's always putting on airs.
- O her zaman hava atıyor.
Tom is always putting on airs.
- Tom her zaman hava atıyor.
- law air rights
- strain
Air traffic controllers are under severe mental strain.
- Hava trafik kontrolörleri ağır zihinsel yük altındadırlar.
- swank
- showing off
He's just showing off in front of the girls.
- Tek yaptığı kızların önünde hava atmak.
There were teenagers in the park showing off on their skateboards.
- Parkta kaykaylarında hava atan gençler vardı.
- flavor
- ambiance
- aroma
- ostentation
- splurge
- air; weather; atmosphere; climate; air, tune; wind; liking, pleasure; mood; style; attractiveness, charm; showing-off, airs, ostentation; naught, nothing, nil; aerial
- sky
The sky is likely to clear up.
- Hava muhtemelen açacak.
It will be cold and the sky will be overcast.
- Hava soğuk olacak ve gökyüzü basık olacak.
- mus. pitch of a note
- melody, tune, air
- one's pleasure, whim; mood, humor, state of mind
- atmospheric
- atmosphere, prevailing emotional state
- shades
- nothing, bosh
- splash
- flavour [Brit.]
- wind, breeze
- aerial
The aircraft was conducting aerial reconnaissance.
- Uçak havadan keşif yapıyor.
- mood
Our teacher is in a good mood.
- Öğretmenimizin havası yerinde.
I'm really not in the mood for this.
- Gerçekten bunun için havamda değilim.
- air, atmosphere
- airs, affectation
- wind
It was cold, and in addition, it was windy.
- Hava soğuktu ve üstelik rüzgarlıydı.
It is windy today, isn't it?
- Bugün hava rüzgarlı, değil mi?
- atmosphere
The higher in the atmosphere you travel, the less air there is.
- Atmosferde ne kadar yüksekte seyahat edersen o kadar az hava vardır.
There was a tense atmosphere in the room.
- Odada gergin bir hava vardı.
- environment, social environment
- aero
They study aerospace engineering at the university.
- Onlar üniversitede havacılık mühendisliği okuyorlar.
Leon works for the German Aerospace Center.
- Leon Alman Havacılık ve Uzay Merkezi için çalışıyor.
- style, style of expression
- side
- vanity
- {i} flavour
- tune
- bubble
Rose was blowing bubbles.
- Rose hava kabarcıkları üflüyordu.
- the element
- flourish
- the air
- to air
- air of
- music
Music surrounds our lives like air.
- Müzik hayatımızı hava gibi çevreler.
- smell
After the fire, the smell of smoke in the air lasted for days.
- Yangından sonra, havadaki duman kokusu günlerce sürdü.
Even the air smelled different.
- Hava bile farklı kokuyordu.
- cavatina
- mien
- hava durumu
- weather
Tom intends to go regardless of the weather.
- Tom hava durumu ne olursa olsun gitmek niyetinde.
The weather outlook for tomorrow is not good.
- Yarın için hava durumu iyi değil.
- hava atmak
- show off
She spoke with me in English in order to show off.
- Hava atmak için benimle İngilizce konuştu.
Tom just wanted to show off.
- Tom sadece hava atmak istedi.
- hava filosu
- wing
- hava almak
- 1. to breathe fresh air. 2. to absorb air, take in air. 3. slang to end up getting nothing, go home empty-handed
- hava basılmış lastik
- pneumatic
- hava boşluğu
- turbulence
- hava deflektörü
- spoiler
- hava geçirmez
- airtight
These containers are airtight.
- Bu konteynerler hava geçirmezler.
If your windows are not airtight, moisture will seep in.
- Pencereleriniz hava geçirmez değilse nem içeri sızar.
- hava tahmini
- weather forecast
- hava taşıtı
- aircraft
- hava yastığı
- airbag
- hava durumu
- weather conditions
- hava durumu
- weather condition
- hava durumu
- weather forecast
The weather forecast says it will be cooler tomorrow.
- Hava durumu yarın daha soğuk olacağını söylüyor.
The weather forecast was right.
- Hava durumu tahmini doğruydu.
- hava alma
- (Havacılık) air bleed
- hava almak
- take the air
- hava almak
- breathe fresh air
- hava almak
- get nothing
- hava almak
- end up getting nothing
- hava almak
- go for a walk in the fresh air
- hava almak
- draw a blank
- hava atmak
- behave flamboyantly
- hava atmak
- give oneself airs
- hava atmak
- put on airs
- hava atmak
- parade
- hava atmak
- put on dog
- hava botu
- (Havacılık) air-boat
- hava cebi
- air lock
- hava cebi
- air pocket
- hava cıva
- gas
- hava durumu
- (Askeri) air conditions
- hava durumu (hava tahmini)
- weather forecast
- hava durumu sunucusu
- (Meteoroloji) weatherman
- hava düzenleme
- air conditioning
- hava gazı
- hot air
- hava gazı
- town gas
- hava gazı
- wind
- hava gazı
- coal gas
- hava gazı
- nonsense
- hava güzel
- weather is nice
- hava hızı
- air velocity
- hava mili
- (Askeri) aeronautical mile
- hava nasıl
- how is the weather
- hava nasıl
- what is the weather like
- hava taşı
- (Denizbilim) airstone
- hava ussu
- (Havacılık) air base
- hava verme
- ventilation
- hava yolu
- airlane
- hava yolu
- (Teknik,Ticaret) air way
- hava yolu
- (Askeri,Teknik,Ticaret) air route
- hava yükü
- (Askeri) air cargo
- hava yükü
- air-freight
- hava üssü
- (Askeri) air force base
- hava-uzay
- (Havacılık) aerospace
- hava-yer
- (Havacılık) air-ground
- hava alanı
- air space
- hava atmak
- flaunt
- hava balonu
- Air balloon
- hava beslemeli
- airfed
- hava boşluğu
- Air pocket, turbulence
- hava durumu sunucusu
- forecastman
- hava gazı ile çalışan lambanın ucu
- The tip of the lamp with the air-gas
- hava kaçırma
- blow-out
- hava raporu
- weather report
- hava yoluyla
- by air
- Hava Kuvvetleri Hava Bilgileri/ Meteoroloji Servisi
- (Askeri) Air Weather Service
- Hava Kuvvetleri Hava Bilgileri/ Meteoroloji Servisi talimnamesi
- (Askeri) Air Weather Service regulation
- Hava Kuvvetleri Hava Dairesi
- (Askeri) Air Force Weather Agency
- Hava Kuvvetleri Hava Durumu
- (Askeri) Air Force Weather
- Hava Kuvvetleri hava talep ağı
- (Askeri) Air Force air request net
- Hava Kuvvetleri hava ve uzay harekat merkezi
- (Askeri) Air Force air and space operations center
- Hava Kuvvetleri taktikler, teknikler ve usulleri; hava kuvvetleri teknik eğitim
- (Askeri) Air Force tactics, techniques, and procedures; Air Force technical training publication
- Hava Kuvvetleri Özel Harekat Komutanlığı; Hava Kuvvetleri özel harekat unsuru
- (Askeri) Air Force Special Operations Command; Air Force special operations component
- Hava Kuvvetleri İhtiyat Kuvveti Komutanlığı; Hava Kuvvetleri Eğlence ve Dinlenme
- (Askeri) Air Force Reserve Command; Armed Forces Recreation Center
- Hava Muharebe Komutanlığı; hava unsuru komutanı; bölge koordinasyon merkezi
- (Askeri) Air Combat Command; air component commander; area coordination center
- Hava Nakliye Tanker Birliği; hava alanı trafik sahası
- (Askeri) Airlift Tanker Association; airport traffic area
- Hava indirme görev komutanı; Hava Hareket Komutanlığı; Kara Kuvvetleri Malzeme K
- (Askeri) airborne mission commander; Air Mobility Command; Army Materiel Command
- hava hedef haritası; Hava Tehditleri Konferansı ; hava trafik kontrolü (ya da ko
- (Askeri) air target chart; Air Threat Conference; air traffic control; air transportable clinic (USAF)
- hava indirme komuta unsuru (Birleşik Devletler Hava Kuvvetleri); hava muharebe u
- (Askeri) airborne command element (USAF); air combat element (NATO); Allied Command Europe; aviation combat element Marine air-ground task force (MAGTF)
- hava postası; özel hava nakliye görevi; satıhtan havaya füze
- (Askeri) space available mail; special airlift mission; surface-to-air misilse
- hava seyrüseferi yardımcı cihazları ve hava trafiği güvenlik kontrolü SC
- (Askeri) security control of air traffic and navigation aids
- hava taktik harekat merkezi; hava terminal harekat merkezi
- (Askeri) air tactical operations center; air terminal operations center
- hava trafik kontrolü tahsis edilmiş hava sahası
- (Askeri) air traffic control assigned airspace
- hava ulaştırma klerans makamı; hava sahası kontrol makamı; hava sahası koordinas
- (Askeri) airlift clearance authority; airspace control authority; airspace coordination area
- hava atmak
- {f} splurge
- hava almak
- take a walk
- hava atmak
- put on an act
- hava atmak
- swank
- hava kuvvetleri
- air force
The Air Force trained her to become a pilot.
- Hava kuvvetleri bir pilot olması için onu eğitti.
Tom is a retired air force major.
- Tom emekli bir hava kuvvetleri binbaşı.
- hava kuvvetleri
- airforce
- havalar
- airs
- hava almak
- get the air
- hava muhalefeti
- opposing weather condition
- hava yolu
- airway
- Deniz Kuvvetleri Hava Harbi Merkezi, Hava Aracı Tümeni
- (Askeri) Naval Air Warfare Center, Aircraft Division
- Deniz hava yer görev kuvveti hava kuvveti muharip unsuru
- (Askeri) Marine air-ground task force - Deniz hava-yer görev kuvveti MAGTF ACE Marine air-ground task force aviation combat element
- Hava Kuvvetleri
- (Askeri) Air Force forces
- JWICS Hava Kuvvetleri hava durumu bilgi ağı
- (Askeri) JWICS Air Force weather information network
- Kanada Hava Kuvvetleri; Muharebe Hava Kuvvetleri; Hava İndirme/ Hava Taarruz Kuv
- (Askeri) Canadian Air Force; Combat Air Forces; commander, airborne/air assault force
- Kuzey Amerika Hava-Uzay Savunma Komutanlığı (NORAD) Hava Merkezi; Kuzey Atlantik
- (Askeri) North American Aerospace Defense Command (NORAD ) Air Center; North Atlantic Council (NATO)
- Sivil Hava Devriyesi; sivil kadro artırımı programı; muharebe hava Devriyesi; ko
- (Askeri) Civil Air Patrol; civil augmentation program; combat air Patrol; configuration and alarm panel; Consolidated Appeals Process (UN); crisis action planning
- boşaltma hava meydanı, tahliye hava limanı
- (Askeri) aerial port of debarkation
- deniz hava tesisi; tahsis edilmemiş fonlar; sıra numarası verilmiş hava kuvveti
- (Askeri) naval air facility; nonappropriated funds; numbered air force
- deniz hava; Deniz Hava Sistemleri Komutanlığı
- (Askeri) naval air; Naval Air Systems Command
- doğrudan hava destek merkezi (hava indirme)
- (Askeri) (A) direct air support center (airborne)
- hava almak
- take an airing
- hava almak
- air oneself
- hava almak
- a) to take the air, to go for a walk in the fresh air b) to get nothing, to draw a blank c) to let air in
- hava almak
- get some fresh air
- hava atmak
- prank
- hava atmak
- crow
- hava atmak
- slang 1. to put on airs. 2. to speak claptrap
- hava atmak
- make a show of
- hava atmak
- cut a dash
- hava atmak
- put on side
- hava atmak
- to put on airs, to cut a dash, to show off, to flaunt, to swank
- hava atmak
- make a great display
- hava atmak
- swagger
- hava atmak
- queen it over
- hava kirliliği
- (Hukuk) air pollution, atmospheric pollution
- hava kirliliği
- air pollution
A new law is expected to cut air pollution by 60%.
- Yeni yasanın %60 oranında hava kirliliğini azaltacağı düşünülüyor.
Floods, violent wind storms, droughts, killing frosts, and the problems of air pollution have all, on occasion, influenced modern society.
- Seller, şiddetli rüzgar fırtınaları, kuraklıklar, öldürücü donlar ve hava kirliliği sorunları hepsi,ara sıra, modern toplumu etkilenmiştir.
- hava kuvvetleri
- air forces
- hava kuvvetleri
- air arm
- hava kuvvetleri
- air corps
- hava muhalefeti
- adverse weather condition
- hava muhalefeti
- adverse weather condition(s)
- hava yolu
- skyway
- karadaki azami hava aracı; karada intikal (hava aracı); çok uluslu gözlemci grub
- (Askeri) maximum (aircraft) on ground; movement on ground (aircraft); multinational observer group
- meteoroloji hava alanı raporu; meteoroloji hava kuvveti raporu
- (Askeri) meteorological airfield report; meteorological aviation report
- milli hava indirme harekat merkezi (E-4B hava aracı)
- (Askeri) national airborne operations center (E-4B aircraft)
- muharebe hava harekat merkezi; Birleştirilmiş Hava Harekat Merkezi
- (Askeri) combat air operations center; combined air operations center
- taktik hava komuta merkezi; taktik hava kontrol merkezi; tanker uçağı hava nakli
- (Askeri) tactical air command center (USMC); tactical air control center (USN); tanker airlift control center
- taktik hava kontrol sistemi; harekat alanı hava kontrol sistemi
- (Askeri) tactical air control system; theater air control system
- taktik hava koordinatörü (hava indirme)
- (Askeri) (A) tactical air coordinator (airborne)
- çevik muharebe desteği; hava kabiliyetine sahip gemi; hava sahası kontrol sistem
- (Askeri) agile combat support; air-capable ship; airspace control system; auxiliary crane ship