hatalı

listen to the pronunciation of hatalı
التركية - الإنجليزية
false

There will be setbacks and false starts. - Aksilikler ve hatalı başlangıçlar olacak.

wet
faulty

I don't buy that. Your logic is faulty, and your example is nonsense. - Buna inanmıyorum. Mantığın hatalı ve örneğin saçma.

wrong

Either you or your friend is wrong. - Ya sen ya da arkadaşın hatalı.

I'm afraid I have addressed the parcel wrongly. - Korkarım ki koliyi hatalı şekilde adresledim.

inaccurate

The budget appears to be inaccurate and unrealistic. - Bütçe hatalı ve gerçek dışı görünüyor.

erroneous

It is, once again, completely erroneous! - O, bir kez daha, tamamen hatalı.

inexact
faulty, false, fallacious, erroneous, inaccurate, incorrect, errant, defective; wrong, mistaken
errant
innacurate
in the wrong, at fault
faulty, defective, flawed
illegitimate
delinquent

What shall we do with this delinquent girl? - Bu hatalı kızla ne yapacağız?

out

Tom's latest movie just came out. It's called Tatoeba: Bad Gateway. - Tom'un son filmi şimdi yayınlandı. Adı Tatoeba: Hatalı ağ geçidi.

I'm afraid if Jeremy gets out of line just one more time, they will make him leave school. - Ne yazık ki Jeremy sadece bir kez daha hatalı davranırsa, onlar ona okulu terk ettirecekler.

solecistic
mistaken

Although I trusted the map, it was mistaken. - Haritaya güvenmeme rağmen,o hatalıydı.

It appears to me you are mistaken. - Bana öyle geliyor ki sen hatalısın.

amiss
incorrect

If you swim incorrectly the judges will disqualify you. - Hatalı olarak yüzerseniz hakimler sizi diskalifiye edecektir.

I believe you are incorrect. - Hatalı olduğuna inanıyorum.

improper

With improper use, he damaged the machine. - O, hatalı kullanımla makineyi bozdu.

unsound
erring
mis

It appears that you are all mistaken. - Hepiniz hatalısınız gibi görünüyor.

Although I trusted the map, it was mistaken. - Haritaya güvenmeme rağmen o hatalıydı.

imperfect
erronous
in the wrong
fallacious
defective
bad

Tom's latest movie just came out. It's called Tatoeba: Bad Gateway. - Tom'un son filmi şimdi yayınlandı. Adı Tatoeba: Hatalı ağ geçidi.

misconfigured
faultier
blunderer
hata
fault

Everybody's fault is nobody's fault. - Herkesin hatası, kimsenin hatası değildir.

By other's faults wise men correct their own. - Akıllı insanlar başkalarının hatalarıyla kendi hatalarını düzeltirler.

hata
mistake

He broke his promise, which was a big mistake. - Büyük bir hataydı ki, o caydı.

Don't be afraid to make a mistake. - Hatalar yapmaktan korkmayın.

hata
error

When did the error occur? - Hata ne zaman meydana geldi?

At last, he realized his error. - En sonunda hatasını anladı.

hatalı kullanım
Misuse
hatalı olmak
Be wong, be in the wrong
hatalı bilgi
false drop
hatalı bir şekilde
wrongly
hatalı boyama
off-shade dyeing
hatalı bulmak
reflect upon
hatalı bulmak
reflect on
hatalı görüntü
(Havacılık) false plot
hatalı kalkış
false takeoff
hatalı olabilir
fallible
hatalı olarak
incorrectly

If you swim incorrectly the judges will disqualify you. - Hatalı olarak yüzerseniz hakimler sizi diskalifiye edecektir.

I read it incorrectly. - Onu hatalı olarak okudum.

hatalı olma
inexactitude
hatalı olma
faultiness
hatalı olma
inexactness
hatalı olma
being wrong
hatalı olmak
be wrong
hatalı oluş
wrongfulness
hatalı oynama
misplay
hatalı seçenek
(Bilgisayar) bad option
hatalı çıkış
false start
hatalı çıkış yapmak
jump the gun
hatalı üretilen ürünü telâfi için geri istemek
call back
hata
{i} wrong

It's very big of you to admit you're wrong. - Hatalı olduğunuzu kabul ettiğiniz için çok büyüksünüz.

It seems to me that you are wrong. - Bana öyle görünüyor ki sen hatalısın.

hata
lapse
hata
flaw

This plan has no flaws. - Bu planın hatası yok.

Are you suggesting it's a design flaw? - Tasarım hatası olduğunu mu ima ediyorsun?

hata
defect

Why have you not inquired about the cause of the defect? - Neden hatanın nedenini sormadın?

hata
blemish
hata
demerit
hata
(Bilgisayar) faults

You always excuse your faults by blaming others. - Diğerleri suçlayarak her zaman hatalarını mazur görüyorsun.

I love him despite his faults. - Ben onun hatalarına rağmen onu seviyorum.

hata
stumble
hata
blooper
hata
misstate
hata
vitium
hata
slipup
hata
(Askeri) shortcoming
hata
(Bilgisayar) err

Did the error occur right from the start or later on? - When? - Hata baştan sağda mı yoksa sonradan mı meydana geldi? - Ne zaman?

At last, he realized his error. - En sonunda hatasını anladı.

hata
oversight
hata
mistaking

Mistaking cadenza with decadence would be a great mistake. - Kadenzi dekadenzle yapmak büyük hata olurdu.

hata
faux pas
hata
glitch
hata
(Bilgisayar) fail

Tom always tries to blame someone else for his failures. - Tom hataları için her zaman başka birini suçlamaya çalışır.

He is to blame for the failure. - Hata için o suçlanacak.

hata
{i} blunder
hata
boo boo
hata
delinquency
hata
false step
hata
impropriety
hata
bug

We're thoroughly prepared for the millennium bug. - Biz milenyum hatası için tamamen hazırlıklıyız.

We've already prepared for the millennium bug. - Biz milenyum hatası için zaten hazırdık.

hata
boner
hata
trip

He always tries to trip people up. - O her zaman insanların hatasını yakalar.

Be careful not to trip. - Hata yapmamak için dikkatli ol.

hata
inaccuracy
Hata
failure

He is to blame for the failure. - Hata için o suçlanacak.

Who is to blame for the failure? - Hata için kim suçlanacak?

hata
malfunctioning
hata
bloomer
yanlış davranış, hatalı hareket
wrong behavior, wrong move
hata
mistake, error, failing, fault, defect
hata
falsity
hata
goof

You need to stop goofing around. - Etrafta hata yapmayı bırakmalısın.

hata
wrongfulness
hata
baulk
hata
slip up
hata
slip
hata
balk
hata
fluff
hata
failing

Human beings often lack insight into their own faults and failings. - İnsanoğlu çoğunlukla kendi hatalarına ve başarısızlıklarına karşı iç görüden yoksundur.

hata
imperfection
hata
fault, defect, flaw
hata
mistake, error, fault
hata
innaccuraccy
hata
floater
hata
gaffe
hata
booboo
hata
inaccurate

The budget appears to be inaccurate and unrealistic. - Bütçe hatalı ve gerçek dışı görünüyor.

hata
misprision
hata
fallacy
hata
lapsus
hata
aberration
hata
delinquent

What shall we do with this delinquent girl? - Bu hatalı kızla ne yapacağız?

hata
corrigendum
hata
erratum
hata
clinker
hukuken hatalı
legally wrong
hukuken hatalı
legally faulty
kronolojik olarak hatalı
anachronous
tamamen hatalı
(Argo) all wet
التركية - التركية
Hatası olan, yanlışlığı bulunan
HATA
(Osmanlı Dönemi) Kuzey Çin
hata
Yanlış, yanlışlık, yanılgı
hata
Suç, günah, kusur
hata
İstemeyerek ve bilmeyerek yapılan yanlış, yanılma, yanılgı
hata
Yanlış, yanlışlık, yanılgı. İstemeyerek ve bilmeyerek yapılan yanlış, yanılma, yanılgı: "Ağzını topla, dedim, ama hatamı anladım."- B. Felek
hatâ
(Osmanlı Dönemi) kusur
hatalı
المفضلات