hatırlar

listen to the pronunciation of hatırlar
التركية - الإنجليزية
mindful
{a} regardful, observant, attentive
If you are mindful of something, you think about it and consider it when taking action. We must be mindful of the consequences of selfishness = aware. mindful of sth remembering a particular rule or fact and thinking about it when you are making decisions about what to do = conscious of
Bearing in mind; regardful; attentive; heedful; observant
bearing in mind; attentive to; "ever mindful of her health"; "mindful of his responsibilities"; "mindful of these criticisms, I shall attempt to justify my action"
{s} taking heed, being cautious; aware, conscious; attentive, careful
hatır
sake

I stopped smoking for the sake of my health. - Ben sağlığımın hatırı için sigara içmeyi bıraktım.

Don't be angry with me, for I did it for your sake. - Bana kızma, ben onu senin hatırın için yaptım.

hatır
(Kanun) accommodation
hatır
consideration
hatır
memory

I have a dim memory of my grandmother. - Büyükannemi hayal meyal hatırlıyorum.

Dan had no memory of what he had done. - Dan yaptıklarından hiçbir şey hatırlamıyordu.

hatırla
bear in mind
hatırla
{f} remembered

Tom remembered that Mary and John had tried to kill him. - Tom Mary ve John'un onu öldürmeye çalıştığını hatırladı.

The stock market crash of October 1987 in New York is still vividly remembered. - New York'ta Ekim 1987 borsa krizi hâlâ etkili bir şekilde hatırlanmaktadır.

hatırla
occur to
hatırla
{f} recall

I can't recall her name at the moment. - Şu anda ismini hatırlayamıyorum.

Tom couldn't recall the details. - Tom detayları hatırlayamadı.

hatırla
{f} remembering

Tom couldn't think of Mary without remembering how painful their breakup had been. - Tom onların ayrılığının ne kadar acı verici olduğunu hatırlamadan Mary'yi düşünemedi.

Tom admitted that he always has trouble remembering names. - Tom isimleri hatırlamada her zaman sorun yaşadığını itiraf etti.

hatırla
remember

I never see this album without remembering my school days. - Bu albümü, okul günlerimi hatırlamadan asla göremem.

I can remember the warmth of her hands. - Onun ellerinin sıcaklığını hatırlayabiliyorum.

hatır
{i} mind

My appointment at the hospital completely slipped my mind. Why didn't you remind me? - Hastanedeki randevumu unuttum. Neden bana hatırlatmadın?

I remember the man's face but I can't call his name to mind. - Adamın yüzünü hatırlıyorum fakat adını hatırlayamıyorum.

hatır
influence, consideration, weight, the consideration that one person expects from another
hatır
one's feelings, one's sensitivities
hatır
respect
hatır
memory, mind
hatır
memory, mind; sake; one's feelings; influence, consideration, weight
hatırla
recollect

It is just my recollection that there remained no more than 20 people in the village. - Hatırladığım kadarıyla köyde yirmi kişi kaldı.

Tom has no recollection of how he got his black eye. - Tom, gözünü kimin morarttığını hatırlamıyor.

التركية - التركية

تعريف hatırlar في التركية التركية القاموس.

HATIR
(Osmanlı Dönemi) Zihin. Fikir. Gönül. Kalb. Hal. Tedbir. Vesvese
Hâtır
(Osmanlı Dönemi) TENEVVUK
hatır
Birine karşı duyulan saygı, sevgi
hatır
Düşünme, akılda tutma, hafıza, zihin, akıl
hatır
Hakkari'de çay içildikten sonra 'yeter' anlamına gelen bardağın devrilmesinden sonra içilen son çaya verilen ad
hatır
Gönül, kalp
hatır
Durum, keyif, hâl
hatırlar
المفضلات