Ben senin iyi şansın hakkında mutluyum.
- I am happy about your good luck.
Halen birlikte mutlu olma şansımızın olduğuna inanmak istiyorum.
- I want to believe there's still a chance for us to be happy together.
Tom uzun süre uzaklarda bulunduktan sonra evde olmaktan mutluydu.
- Tom was happy to be home after being away for so long.
Tom insanın içine işleyen bir şey olmak üzere olduğu hissini atlatamadı.
- Tom couldn't shake the feeling that something profound was about to happen.
Tesadüfen onunla aynı trene bindim.
- It so happened that I rode in the same train with him.
Tesadüfen arkadaşımın uzakta yürüdüğünü gördüm.
- It happened that I saw my friend walking in the distance.
O, meydana gelmek zorunda değildi.
- That didn't have to happen.
He at once resolved to accompany me to that island, ship aboard the same vessel, get into the same watch, the same boat, the same mess with me, in short to share my every hap; with both my hands in his, boldly dip into the Potluck of both worlds.
Tom takes a pill with vitamins and minerals every day.
- Tom her gün bir adet vitamin ve mineral hapı alır.
Tom took an overdose of sleeping pills.
- Tom aşırı dozda uyku hapları aldı.
The convicted drug dealer was willing to comply with the authorities to have his death sentence reduced to a life sentence.
- Mahkûm uyuşturucu satıcısı ölüm cezasını ömür boyu hapis cezasına düşürtmek için yetkililere boyun eğmeye istekliydi.
Layla was in prison for a drug crime.
- Leyla bir uyuşturucu nedeniyle hapisteydi.
If I don't drink a swig of water, I can't swallow these tablets.
- Eğer bir yudum su içmezsem bu hapları yutamam.