تعريف hammered في الإنجليزية التركية القاموس.
- {f} döv
- dövme
- Kör kütük sarhoş
Tom muhtemelen kör kütük sarhoş.
- Tom is probably hammered.
- {s} çekiçlenmiş
- {s} çekiçle işlenmiş
- hammer
- çekiç
Pencereyi kırmak için bir çekiç kullanıldı.
- A hammer was used to break the window.
O, ona bir çekiçle vurdu.
- She hit him with a hammer.
- drunk
- sarhoş
Onu dün gece barda gördüm ve o gerçekten sarhoştu.
- I saw him last night in the bar and he was really drunk.
Larry Ewing sarhoştur.
- Larry Ewing is drunk.
- hammered iron
- dövme demir
- hammered dulcimer
- dövülmüş santur
- hammered out
- dışarı dövülmüş
- hammered travertine
- çekiçlenmiş traverten
- drunk
- sarhoş içkili
- drunk
- içki âlemi
- drunk
- fitil gibi
- drunk
- {f} iç: adj.sarhoş
- drunk
- ayyaşlık
- drunk
- sarhoş adam
Sarhoş adam düz yürüyemiyordu.
- The drunken man couldn't walk straight.
Polis memuru el fenerini sarhoş adamın yüzüne tuttu.
- The officer shone his flashlight in the drunken man's face.
- drunk
- sarhoş olmak
Sarhoş olmak için yeterince içelim.
- Let's drink enough to get drunk.
Sarhoş olmak işleri daha iyi yapmayacak.
- Getting drunk won't make things better.
- drunk
- blind drunk körkütük sarhoş
- drunk
- f., bak. drink. s., i. sarhoş, içkili
- drunk
- içkili
Tom eve sürmek için çok içkili.
- Tom is too drunk to drive home.
- hammer
- tokmaklamak
- hammer
- (fiyat) kırmak
- hammer
- çekiçle çakmak
- hammer
- çeküle vurma
- hammer
- çekişlemek
- hammer
- (Muzik) çekiçleme
- hammer
- (fiyat) indirmek
- hammer
- kazıkçakar
- hammer
- çekiçle dövmek
- hammer
- (Askeri) horoz (silahta)
- hammer
- (Kanun) yargıç çekici
- hammer
- (Askeri,Avcılık) horoz
- hammer
- çekiçkemiği
- hammer
- {f} çekiçle
O, ona bir çekiçle vurdu.
- She hit him with a hammer.
Uzayan tırnak çekiçlenir.
- The nail that sticks out gets hammered down.
- hammer
- tokmak
- hammer
- yenmek
- hammer
- (tüfek/vb.) horoz
- can be hammered into a sheet
- Bir sayfa içine dövülmüş olabilir
- hammer
- çekiçlemek
- bush hammered
- (İnşaat) mucertalı
- bush hammered
- (İnşaat) bucertalı
- drunk
- {s} mest olmuş
- drunk
- (isim) sarhoş, ayyaş, sarhoşluk, içki alemi
- drunk
- {s} kendinden geçmiş
- drunk
- {s} kafayı bulmuş
- drunk
- {i} sarhoşluk
Fahişelik, kumar, uyuşturucu madde kullanımı, sarhoşluk, düzeni bozmak ve diğer yasadışı etkinlikler kesinlikle yasaklanmıştır.
- Prostitution, gambling, the use of narcotic substances, drunkenness, disorder, and all other illegal activities are STRICTLY FORBIDDEN.
- drunk
- {s} mest
- drunk
- {i} ayyaş
Ayyaşlar genellikle oldukça komiktirler.
- Drunkards are often quite amusing.
Çocuklar, aptallar ve ayyaşlar doğruyu söyler.
- Children, fools and drunkards tell the truth.
- drunk
- drunk as a fiddler veya lord çok saıhoş
- hammer
- muhtelif aletlerin uzunca
- hammer
- {f} hızlı atmak
- hammer
- hammer and sickle orak ve çekiç
- hammer
- {f} ağır yenilgiye uğratmak
- hammer
- yassı ve ekseriya oynak kısımları
- hammer
- {f} çakmak
- hammer
- {f} çekiçle vurmak
- hammer
- hammer lock güreşte kolun
- hammer
- {f} dövmek
- hammer
- {f} döv
- hammer
- {f} çekiçle işlemek
- hammer
- (Tıp) Bakınız: Malleus
- hammer
- (Askeri) HOROZ: Bir silahın ateşleme tertibatında, ateşleme iğnesine veya kapsüle çarparak fişeği ateşleyen parça. Buna "percussion hammer" da denir
- hammer
- {f} işlemek
Ben bu fikri öğrencilerin kafalarına işlemek niyetindeyim.
- I intend to hammer this idea into the student's heads.
- hammer
- hammer and tongs büyük gürültü ve gayretle
- hammer
- {i} tüfek horozu
- hammer
- çekiçkemği