halen

listen to the pronunciation of halen
التركية - الإنجليزية
currenty
now, presently, at present
currently

I'm not currently planning on doing that. - Halen onu yapmayı planlamıyorum.

Tom is currently a resident of Boston. - Tom halen Boston'tan bir mukimdir.

now

Even now, we still doubt that he is the real murderer. - Şimdi bile, biz halen onun gerçek katil olduğundan şüpheleniyoruz.

already

My cousin is already four years old. - Kuzenim halen dört yaşında.

Even though I had eaten a lot for breakfast, I was already hungry. - Kahvaltı için bir sürü şey yememe rağmen, ben halen açtım.

halen çalışmakta
(Bilgisayar) already running
halen daha bekliyorum
i'm still waiting
halen daha umudu olmak
(deyim) hope against hope
halen iktidardaki hükümet
(Hukuk) current government in power
halen karşılanmamış talep
(Askeri) current unfilled demand
التركية - التركية
(Osmanlı Dönemi) şu anda, henüz, şimdiki hâlde
Şimdi, şu anda, bugünkü günde
(Osmanlı Dönemi) tavır hareket veya davrânış, durum olarak
halen
المفضلات