haber

listen to the pronunciation of haber
التركية - الإنجليزية
news

I have had no news from him yet. - Ondan henüz haberim yok.

Everybody knows the news. - Herkes haberi biliyor.

message

Oops, I posted the message to the wrong newsgroup. - Hoop, mesajı yanlış haber grubuna gönderdim.

I received a message from the past today. - Bugün geçmişten bir haber aldım.

annunciation
intimation

He didn't give any intimation about that. - O bu konuda herhangi bir haber vermedi.

notice

Tom was dismissed without notice. - Tom, haber verilmeden görevden alındı ​​.

Tom left with no notice. - Tom haber vermeden ayrıldı.

acquaintance
fame
advice
report

The television show was interrupted by a special news report. - Özel haber nedeniyle televizyon programı kesildi.

That reporter has a nose for news. - O muhabir haberin kokusunu alıyor.

tidings
formerly, gram. predicate
announcement
news, information, notice, communication, message; knowledge
knowledge

Mary made a cake without her mother's knowledge. - Mary annesinin haberi olmadan kek yaptı.

Mary made a cake without her mother's knowledge. - Mary annesinden habersiz kek yaptı.

info

She informed me of her departure. - Gidişinden beni haberdar etti.

I have some information for Tom. - Tom için biraz haberim var.

information

Electronic news media is our primary source of information. - Elektronik haber medya temel bilgi kaynağımızdır.

I have some information for Tom. - Tom için biraz haberim var.

(Hukuk) communication

The communication of news by TV and radio is very common now. - TV ve radyo ile haber iletişimi artık çok yaygın.

English is a means of communication. - İngilizce bir haberleşme aracıdır.

datum
word

We've had no word from Brian yet. - Brian'dan henüz bir haber almadık.

I got word that Mary wants to divorce him. - Mary'nin ondan ayrılmak istediğini haber aldım.

griffin
news, information, message, word
item
griff
gen
news item
{i} dispatch
steer
in news
disclose
advertise
haber vermek
let know
haber vermek
inform
haber vermek
report
haber vermek
tell
haber vermek
advise
haber almak
hear

I look forward to hearing from you soon. - Yakında sizden haber almak için sabırsızlanıyorum.

I've been looking forward to hearing from you for weeks. - Ben haftalardır senden haber almak için can atıyorum.

haber bırakmak
leave word
haber kaynağı
informant
haber verme
(Askeri,Bilgisayar) notification
haber vermek
apprise
haber vermek
acquaint
haber vermek
1. to tell, let (someone) know, inform. 2. to indicate that ..., show that ..., be a sign that
haber vermek
herald
haber ajansı
(Basın) press agency
haber almak
get word of
haber almak
get wind of
haber almak
hear from

I want to hear from Tom. - Tomdan haber almak istiyorum.

I'd like to hear from you. - Senden haber almak istiyorum.

haber almak
receive information
haber almak
get news
haber atlamak
fail to report a news item
haber atma
(Askeri) message drop
haber başlığı
headline
haber bülteni
newscast
haber bülteni
news report
haber bülteni
newsletter
haber grubu
(Bilgisayar) newsgroup
haber göndermek
send a message to
haber göndermek
send word
haber kanalı
news channel
haber kaynağı
news source
haber kaynağı
source
haber kipi
(Dilbilim) indicative mood
haber merkezi
news center
haber merkezi
news desk
haber odası
newsroom
haber oku
(Bilgisayar) read news
haber portalı
news portal
haber salmak
send news
haber salmak
send news to
haber servisi
(Ticaret) news service
haber servisi
news desk
haber sunmak
break news
haber uçurmak
send a message
haber veren
informant
haber vermek
give notice
haber vermek
(Basın) harbinger
haber vermek
instruct
haber vermek
be a sign that
haber vermek
predict
haber vermek
betide
haber vermek
let (someone) know
haber vermek
give someone notice of
haber vermek
communicate
haber vermek
indicate that
haber vermek
give somebody notice of
haber vermek
let somebody know
haber vermek
put somebody wise to
haber vermek
show that
haber vermek
break the news
haber vermek
let someone know
haber yazan
(Askeri) writer
haber çözme
(Askeri) solution
haber çözmek
(Askeri) solve
haber vermek
warn
haber almak
learn
haber alma özgürlüğü
Freedom of information
haber dinlemek
Listening to news

ben bugün haber dinledim.

haber ver!
notice!
haber verilen nesne
news of data objects
haber ajansı
wire service
haber ajansı
news agency
haber alamamak
loose sight of
haber alma
intelligence
haber alma
mil . intelligence
haber almak
1. to hear, learn, get word of. 2. to hear from
haber almak
come to know
haber almak
to hear, to hear from, to receive information
haber almak
have news from
haber atlamak
to miss a news scoop; to fail to print an item
haber atlamak
to fail to report a news item
haber atlatmak
to scoop the news, get a scoop on the news
haber ağı
(Hukuk) information network
haber başlıkları
headline news
haber başlıkları
headlines

Everyone was delighted by this morning's headlines. - Herkes bu sabahki haber başlıklarından memnundu.

Have you seen the headlines? - Haber başlıklarını gördün mü?

haber borusu
message tube
haber bülteni
news bulletin, news report; newscast
haber bülteni
bulletin

We interrupt this program to bring you a special news bulletin. - Size özel bir haber bülteni getirmek için bu programı kesiyoruz.

haber dergisi
newsmagazine
haber dergisi
news magazine
haber değeri olan
newsworthy
haber düdüğü
bell-buzzer
haber filmi
newsreel
haber geçmek
to send out a news report or communiqué (by fax, telephone, etc.)
haber göndermek
send word to
haber göndermek
to send a message (to)
haber göndermek
to send a message
haber güvercini
carrier pigeon
haber güvercini
carrier pigeon, homing pigeon
haber güvercini
homing pigeon
haber hızı
(Bilgisayar) news speed
haber imzası
(Bilgisayar) news signature
haber işlemi
haber process
haber kaynağı
news source, source
haber kaynağı
source of information
haber kipi
indicative
haber kipi gram
indicative mood
haber magazini
news magazine
haber medya temsilcisi
(Askeri) news media representative
haber merkezi
information center
haber merkezi
1. (Askeriye) command post. 2. news bureau, news center, news desk. 3. information bureau
haber olabilir
newsworthy
haber olmak
be in the news
haber programı
newscast
haber salmak
to send news (to)
haber salmak/yollamak
colloq . to send a message or news to
haber spikeri
newscaster

Who's your favorite newscaster? - Gözde haber spikerin kimdir?

The newscaster puts too much emphasis on the food crisis. - Haber spikeri gıda krizine çok fazla vurgu yapıyor.

haber spikeri
newsreader
haber sütunu
news column
haber sızdırmak
to leak information
haber sızdırmamak
not to let any information leak out
haber taşımak
carry a message
haber toplamak
to gather news
haber uçurmak
to send a message (secretly/immediately)
haber uçurmak
1. to send a message to (someone) secretly. 2. to send an urgent message to
haber ver!
(Konuşma Dili) Give me the lowdown on ...!/Give me the news about ...!
haber verici
premonitory
haber verici
communicator
haber verilen
heralded
haber verilmemiş
uninformed
haber verilmemiş
unannounced
haber verilmesi gereken
notifiable
haber verme
Annunciation
haber vermeden
without notice

She came without notice. - O haber vermeden geldi.

The prices are subject to change without notice. - Fiyatlar önceden haber vermeden değiştirilebilir.

haber vermeden
unbeknown
haber vermeden
unbeknownst
haber vermek
to inform, to report, to tell, to notify, to apprise
haber vermek
notify

I am happy to notify you that I have fully recovered. - Tamamen iyileştiğimi haber vermekten mutluluk duyuyorum.

We have to notify the police. - Polise haber vermek zorundayız.

haber vermek
let smb. know
haber vermek
put smb. wise to
haber vermek
(Hukuk) announce
haber vermek
wise up
haber vermek
give smb. notice of
haber vermek
shadow out
haber vermek
shadow forth
haber yapmak
(Basın) make news
haber yapmak
(Basın) report as news
haber yasası
(Kimya) haber’s law
haber yayın süresi
coverage
haber yayını
newscasting
haber yayını
newscast
haber yazarı
(Basın) newswriter
haber yetiştirmek
to get the news or a message to (a place) on time
haber yorumu
coverage
haber yönlendirme
(Basın) spin-doctoring
haber yönlendirme uzmanı
(Basın) spin-doctor
haber yöntemi
news management
haber çıkmamak
not to hear anything (from, about)
halkın tepkisini ölçmek için duyurulan ön haber
trial balloon
haber ver
betide
haber ver
{f} harbinger
önceden haber vermek
prophesy
önceden haber vermek
foretell
ne haber
what's up?

Hey, guys. What's up? - Hey, arkadaşlar. Ne haber?

bilgi haber
dope
erken haber verme
(Askeri) early warning
haber almak
receive news
haber beklemek
await news
haber beklemek
expect news
haber beklemek
wait for news
herkesin bilmediği bir haber
tip
internet haber grupları
(Bilgisayar) internet newsgroups
taze (haber vb)
hot
taze (haber)
red-hot
telsizle (haber) göndermek
radio
yerel haber
local
önemli haber
newsflash
üzücü haber
sad news
haber almak
keep track
haber ver
{f} herald
haber ver
{f} heralded
haber ver
apprise
haber vermek
delate
haber vermek
declare
Kara haber tez duyulur
(Atasözü) Ill (bad) news travels apace (fast)
Kötü haber tez yayılır
(Atasözü) Ill (bad) news travels apace (fast)
ilgi ile karşılanabilecek haber
news could be against the interest
müjdeli haber
precursory news
Iyi haber
Evangel
Merkezi Haber Alma Örgütü
(Hukuk) Central Intelligence Agency (CIA)
Ne haber
a) What's the news?, How are things/you? b) There you are! I told you! c) What about ...?, How about ...?
الإنجليزية - الإنجليزية
Haber Fritz Haber Bosch process Haber ammonia process
German chemist noted for the synthetic production of ammonia from the nitrogen in air (1868-1934)
Haber process
The principal commercial method of producing ammonia, by direct combination of nitrogen and hydrogen under high pressure in the presence of a catalyst, often iron. Also called Haber-Bosch process
Haber-Bosch process
or Haber ammonia process or synthetic ammonia process First economically feasible method of directly synthesizing ammonia from hydrogen gas and atmospheric nitrogen. It was developed 1909 by Fritz Haber and Carl Bosch (1874-1940), prompted by rapidly increasing demand for nitrogen fertilizer. It was the first industrial process to use high pressure (200-400 atmospheres) for a chemical reaction. A catalyst (usually iron) lets it take place at a moderate temperature (750-1,200 °F [400-650 °C]), and immediate removal of ammonia as it is formed favours formation of more of it. Still the cheapest means of industrial nitrogen fixation, it is a basic process of the chemical industry
haber process
an industrial process for producing ammonia from nitrogen and hydrogen by combining them under high pressure in the present of an iron catalyst
Fritz Haber
born Dec. 9, 1868, Breslau, Silesia, Prussia died Jan. 29, 1934, Basel, Switz. German physical chemist. After early research in electrochemistry and thermodynamics, he developed, with his brother-in-law Carl Bosch (1874-1940), the Haber-Bosch process for making ammonia. Intensely patriotic, he directed Germany's World War I chemical-warfare efforts, under which poison gas was introduced. His versatility and his wide-ranging and important work brought him fame and honour, and he was awarded a 1918 Nobel Prize. In 1933 the Nazi Party's anti-Semitic policies led him to resign as head (since 1911) of the Kaiser-Wilhelm Institute
التركية - التركية
(Osmanlı Dönemi) Berelenme, yaralanma. Çürüme
Bir olay, bir olgu üzerine edinilen bilgi, salık
Bir olay, bir olgu üzerine edinilen bilgi, salık: "Çırağın bir şeyden haberi yok."- M. Ş. Esendal. İletişim veya yayın organlarıyla verilen bilgi
Bilgi
İletişim veya yayın organlarıyla verilen bilgi
Yüklem
sava
ses soluk
acas
(Osmanlı Dönemi) ZAHR
(Osmanlı Dönemi) MUGALGAL
(Osmanlı Dönemi) mesaj
haber ajansı
Yurt ve dünya olaylarını toplayıp yayımlayan kuruluş
haber bülteni
Radyonun, televizyonun ve çeşitli haber ajanslarının yayımladığı, günün iç ve dış olayları konusunda kamuoyunu aydınlatıcı bilgiler veren kısa metin
haber bürosu
Bağlı bulundukları iletişim organlarına bölgesel ve yerel haberleri iletmekle görevli birim
haber kaynağı
Haber alınan kişi ve yer
haber kipi
Bildirme kipi
haber merkezi
Bir yayın organının haberleri derleyip toparlamak ve değerlendirmekle sorumlu ve yükümlü haber birimi
haber stüdyosu
Ses düzeni, ses geçirmezlik özelliği ile radyo ve TV gibi yayın organlarında yalnız haber okunmak için ayrılmış özel bölüm veya oda
Haber almak
öğrenmek
Haber almak
işitmek
Haber vermek
(Osmanlı Dönemi) TAKAVVÜL
Haber vermek
söylemek
Haber vermek
(Osmanlı Dönemi) TENBİE
Haber vermek
(Osmanlı Dönemi) NİŞVE
Haber vermek
(Osmanlı Dönemi) GALGALE
Haber vermek
(Osmanlı Dönemi) TAKVİL
haber vermek
(Osmanlı Dönemi) ihbar
haberler
(Osmanlı Dönemi) ahbar
الإنجليزية - التركية

تعريف haber في الإنجليزية التركية القاموس.

haber process
haber işlemi
haber
المفضلات